2016/06/14

666 Park Bulvarı Kitap Yorumum



666 Park Bulvarı - Gabrielle Pierce
Puanım 5/4
Nişanlınızın annesinin bir cadı olduğunu fark ederseniz, Ne yaparsınız? Gerçek bir cadı ama...

Müthiş zengin Malcolm Doran hayatına girip ayaklarını yerden kestiğinden beri, çaylak mimar Jane Boyle, bir peri masalının içinde yaşıyor. Malcolm göz kamaştırıcı bir pırlantayla evlenme teklif ettiğindeyse, Jane, şansına inanamıyor ve Paris'teki işini bırakıp New York'ta Malcolm'la yeni bir başlangıç yapmaya karar veriyor.

Ancak Malcolm, Jane'i Manhattan'ın en korkulan ve saygı duyulan ailelerinden biri olan Doran ailesi ile tanıştırdığında, peri masalı bir kâbusa dönüşmeye başlıyor. Jane'in kendisi ve dünya hakkında bildiği ne varsa kısa sürede tepetaklak oluyor. Genç kadın şimdi yeni keşfettiği sıra dışı yetenekleriyle ve bu yetenekleri ne pahasına olursa olsun ele geçirmeye kararlı düşmanlarla savaşmak zorunda.

"Ürpertici, dehşet verici ve son moda... Saf kötülük hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!"  -
-Kerrelyn Sparks, New York Times çoksatarı yazar-

"Gizem ve entrikanın muhteşem, büyüleyici harmanı ateşli bir romantizmle birleşiyor. Baştan sona merak uyandıran bir kitap. Akıcı dili, zengin detayları ve baştan çıkarıcı hikâyesiyle -sihre inansın inanmasın- okuru kendine bağlıyor ve daha fazlasını okuma isteği uyandırıyor." -
-Romantic Times Book Review-

"Karanlık sırlar ve tam anlamıyla kötü insanlar. 666 Park Bulvarı, son sayfasına kadar heyecanını yitirmiyor."
-Zoey Dean, New York Times çoksatarı yazar-

Gabriella Pierce, iki köpeğiyle Paris'te yaşayan bir Amerikalı.


Cadılar, vampirler gibi paranormal ve mistik yapılara olan tutkum had safhada olduğundan dolayı bu kitabı da zevkle okudum. Serinin şu ana kadar yayınlanan üç kitabı mevcut, ülkemizde ilki çevrilmiş. Artemis Yayınlarının diğer kitapları da çevireceğini düşünüyorum.

Kitabın dili akıcı, kurgusu ise sadeydi. Olayların gelişim hızı biraz fazla geldi ki zaman zaman mantık çerçevesine oturtmaya çalıştım. Çok rahatsız edici olmasa da daha iyi kurgulanabilirdi. Hikaye tek karakter üzerinden anlatıldığı için, gizem ve merak unsuru son satıra kadar devam ediyor.

Ana karakterimiz Jane, Fransa'da yetişmiş, ailesini kazada kaybettikten sonra büyükannesinin bakımı altında geçirdiği yalnız ve korunaklı çocukluğun bitiminde Paris'e kaçmış sıradan bir genç kız gibi görünüyor. Ancak çok geçmeden kendisinin cadı olduğunu keşfediyor ve evlenmek olduğu nişanlısı ile Manhattan'a taşınıyor. Hızlı geçen kısmı ise Malcolm ile tanışmaları, evlilik kararı ve taşınma kararının ardından soluğu uçakta almaları..

Amerika'da kendini bölgenin güçlü ve popüler ailelerinden birinin içinde bulan Jane, sıradan yaşamının alışkanlıklarından vazgeçemese de uyum sağlamaya çalışıyor. Hikayenin büyük bir kısmında nişanlı Malcolm olmadan kaynanası ile düğün hazırlıkları, cadılığın araştırılması ve yeni ailesinin de cadı olduğunu öğrenmesi üzerine kurgu oturtulmuş.

Jane, saf bir karakter. Yani kim büyük bir güce sahip olduğunu öğrenip üzerine hiç kafa yormaz ki.. gibi mantığımı zorlayan karakterleri çok sevemesem de, göz ardı edince Jane'i sevdim. Kitabın bittiği yer, kilit bir nokta olduğundan esas mistik ve paranormal kısım ikinci kitapta olacak diye ümit ediyorum.

Bir parantezde kaynana Lynne için açmak lazım. Cadı olsun ya da olmasın kimsenin böyle bir karaktere katlanabileceğini sanmıyorum. Kötülüğün vücut bulmuş hali. Ancak kurguyu neredeyse o yönlendiriyor. Malcolm ise, varlığı yokluğu bir, pasif bir karakter olmuş. Keşke daha güçlü yazılsaydı. Belki diğer kitaplarda değişir.

Cadılar, diye okuyunca biraz Salem'i ve cadılığın nereden geldiğini araştırdım. Bulduğum en açıklayıcı yazı Onedio'daydı. Sizlerde tarihin şahit olduğu gerçek cadı mahkemelerine bir göz atmak isterseniz. Tık Tık! Anlamadığım neden sadece kadınların cadılıkla suçlandığı? Özellikle güzel, neşeli ve eğlenceli kadınlar hep cadı olmakla itham edilmiş..


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;