2017/04/18

Tandem - Anna Jarzab Kitap Yorumu


tandem kitap ile ilgili görsel sonucu
Tandem - Anna Jarzab
Puanım 5/4

Her şey tekrar eder.Sen. En iyi dostun. Tanıdığın herkes. 
Birçok dünya. Birçok hayat. Sonsuz olasılıklar.

Çoklu Dünyalara Hoş Geldiniz

ON ALTI YAŞINDAKİ Sasha Lawson'ın tek bildiği hayat, küçük ve sıradandır. Çocukluğunda, büyükbabasının anlattığı, tıpkı onun gibi görünen kızların farklı hayatlar yaşadığı paralel dünya hikâyelerine bayılmıştır. Ancak böyle dünyaların gerçek olduğuna asla inanmamıştır. Tabii, kendini o dünyalardan birinde bulana kadar… Bu paralel evrende bir savaşı önlemek için, benzerinin, yani evlendirilmeden önce ortadan kaybolan bir prensesin hayatını yaşamalıdır. Sasha herkesi kandırmayı başarırsa evine dönecek, başarısız olursa bu kızın hayatında sonsuza kadar kapana kısılacaktır. Zaman hızla tükenirken, kendini iki dünya, iki hayat ve aşkı için mücadele eden iki genç adam arasında bulur; biri onun sırrını bilmekte, diğeriyse onun başka biri olduğunu sanmaktadır.

Çoklu Dünyalar serisinin ilk kitabı Tandem, kimsenin ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı paralel evrenlerde geçen, sürükleyici ve destansı bir hikâye.

-"Paralel evrenler, seksi kötü ikizler ve nefes kesici maceralarla dolu, büyüleyici bir dünya. Eğlenceli olduğu kadar bağımlılık yapıcı!"- 
-MARIE LU, New York Times çok satanı Efsane üçlemesinin yazarı-

-"Zekice ve heyecan verici… Her sayfası bir keyif. Sasha'nın romantik ve macera dolu hikâyesine bayıldım. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum!"- 
-ALLY CONDIE, New York Times çoksatan yazarı-

-"Jarzab, paralel dünya konseptinde başarılı ve keyifle okunan bir öykü kaleme almış."-
-Kirkus Reviews-

-"Jarzab okurlarından cazip ve güven verici bir sözle ayrılıyor: 'Son değil; sadece başlangıç."-
-Booklist-


Hikayeyi ve yazarın anlatım gücünü çok sevdim. Olayların akışı ve sıralaması o kadar güzel oturmuş ki.. Yazar gereksiz gizemlerle okuyucunun kafasını yormuyor. Seri olduğu için devamının daha da etkileyici olacağını düşünüyorum. 

Tanıtımında da belirttiği gibi çoklu dünya ve paralel evrenler üzerine kurgulanmış bir hikaye ancak yine o malum 16 yaş dönemine sıkışmış. 17 miydi yoksa.. Bu da sürekli farklı dekorlarla aynı hikayeyi okuyormuş hissi uyandırıyor. Halbuki böyle güzel yakalanan konular daha farklı hikayelerle süslenebilir. Hikayenin iyi yanı ise bana göre birden fazla paralel evrenin var olması.. Gerçi hikayede diğerlerinin varlığının dışında bir şey yoktu. Tarihte ki önemli anlar farklı olsaydı olabilecek yaşam tarzlarını düşünmeye itiyor okuyucuyu..

Konusuna gelirsek, Sasha anne babasını kaybettikten sonra fizik profesörü olan büyükbabası tarafından yetiştiriliyor. Mezuniyet balosuna 1 hafta kala ilk okuldan beri tanıdığı yakışıklıdan davet alınca nefesi kesiliyor. Hayatının en güzel gecesinde ise kendisini paralel bir evrene kaçırılmış olarak buluyor. 

Aynı evrendeki ikizi prenses Juliana kaybolunca, kendi evrenlerinin güvenliği için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan askeri bir birlikte 6 gün için anlaşma yapıyor. Ancak bu 6 gün sonunda sözlerini tutmayacaklarına karşı içinde oluşan hissi göz ardı edecek kadar aptal bir karakter değil. 

Diğer evrende mevcut olan politik ilişkileri kavradıkça geri dönüş ümidine sıkı sıkı tutunmaya çalışan Sasha sayesinde göz önünde bulunan güçlü insanların aslında nasılda birer piyon olduklarını ve distopya - bilimkurgu türünde de olsa mutlak güç unsurunun ne kadar değişken olabileceğini görüyoruz.

Bir parantezde, sevilesi ve nefret edilesi Thomas'a açmak istiyorum. Bir insanın sevdiği ve nefret etmesi gereken kişinin aynı olması çok garip.. Her şeye rağmen en sevdiğim karakterlerden biri olmayı başardı. Juli'nin nişanlısı prensin yumuşak karakterinin arkasında sürekli bir bit yeniği aradım ancak bulamadığım için mutluyum. Her politik kitapta olan devrimciler tabii ki yine vardı ancak ilk defa bir devrimci örgüt bana çok itici geldi. Olayları onların açısından okumadığım için sanırım. 

Son noktayı da meşru prenses Juliana ile yapalım. Bir insan bu kadar mı salak ve bencil olur. Istedikleri tabii ki her insanın doğuştan hakkı olan şeyler (özgürlük, annesi gibi) ancak koca bir halkın sorumluluğu senin omuzlarında.. Bu tarz kitapları okudukça kendi mütevazi yaşamıma şükretmiyor değilim. Sonuçta hangimiz bir prensesin her gün her saat başı kıyafet değiştirmek zorunda olduğunu düşünür ki??









2017/04/03

Tutsak Çalı Kuşu Kitap Yorumu


tutsak çalı kuşu ile ilgili görsel sonucu
Tutsak Çalı Kuşu - Danielle L. Jensen
Puanım 5/5

Bir cadının laneti, trolleri beş yüzyıl boyunca dağın altındaki şehirlerine hapsetmiştir. 

Cécile de Troyes kaçırılıp dağın altındaki şehre götürüldüğünde, trollerin laneti bozmak için ona güvendiğini anlar. 

Cécile'in aklında ise tek bir şey vardır: Oradan kaçmak. Ancak troller zeki, hızlı ve insanüstü güçlere sahip yaratıklardır. 

Cécile, doğru fırsatı sabırla beklemek zorundadır. Cécile, trollerle zaman geçirdikçe, içinde bulundukları zor durumu anlamaya başlar ve gittikçe büyüyen bir ayaklanmadan haberdar olur. Belki de Cécile, isyanın başarılı olması için trollerin tam da ihtiyaç duydukları kişidir.

Bir çeşit fantastik devrim hikayesi. Kitabın ilk sayfalarında ne okuyorum ben bu nedir diye bir içine giremedim ancak çok kısa bir sürede hikaye akıp gitmeye başladı. Kitabın genelinde kelime hataları vardı. Bazı kelimeler yanlış yazılmış bazıları yutulmuş olmasına rağmen hikayeyi hiç sinir olmadan bitirdim. Sonra sonra diye akıp gitti. Hikaye bu kadar sağlam olmasa uğraşamazdım sanırım. 

Cecile, çiftlikte babası, kardeşleri ve büyükannesi ile yaşıyor annesi ise çok ünlü bir şarkıcı.. Babası şehirden köye dönmeye karar verdiğinde onunla gitmiyor ve arada uğrayıp çocuklarını kontrol ediyor. Cecile kızıl saçları ve harika sesi ile ona en çok benzeyeni.. Annesi sesini test edince 17 yaşında kızını yanına alacağını ve dünyaca ünlü sanatçılardan ders alacağını söylüyor. 

17 'inci yaşının olduğu gün ise kaçırılıyor ve korku hikayelerinde fırlamış olan Trollere satılıyor. Trollerin yer altında sıkışık kalmasına neden olan laneti kıracağı rivayet edilen Cecile, aynı gece kendisini trol prensi ile evli buluyor. Kabuslarda anlatılanın aksine çok yakışıklı olan ancak huysuz ve acımasız olan bu prensle yaşamak başına gelebilecek olan en kötü şey.. Ya da en iyisi?? 

Trolian Şehrinde, hem nefret edilen hem sevilen, hem güçsüz hem de çok güçlü olan 'Prenses Cecile' sık sık yaptığı seçimlerle ve cesareti ile kendisini kanıtlasa da aslında kendisinin bile farkında olmadığı güçleri sayesinde hayatta kalmayı başarıyor. Aynı zamanda özgürlük için savaşanın sadece kendisi olmaması ve elde ettiği müttefikleri ile hayatı hiç beklemediği bir şekilde değişiyor.

Kitabın devamını büyük bir merakla bekliyorum. Umarım yayın evi bu sefer yazım hakkında dikkatli davranır. Insan kullanılan kitap kapaklarını çok sevmememe rağmen buna bayıldım. Sanırım yüzünün olmaması avantaj olmuş. 







Paramparça - Jennifer L. Armentrout - Wicked Saga Series #2


paramparça lanetli serisi ile ilgili görsel sonucu
Lanetli - Jennifer L. Armentrout 
Puanım 5/4
Kararsızsan paramparçasın! 

İnsanlardan beslenen korkunç Faelere karşı dünyayı korumak yeterince zor değilmiş gibi, Ivy şimdi bir de Fae Prensi'yle mücadele etmek zorunda. 

Faelere dünyanın kapılarını açacak ve insanlığın sonunu getirecek kişi, bir Buçukluk. Ve o Buçukluk, Ivy'nin ta kendisi. 

Düzen'le birlikte mücadeleye devam mı etmeli, yoksa Düzen'den sakınmalı mı?

Prens'le nasıl savaşmalı? Aşkını nasıl korumalı? Şimdi dünyanın kaderi Ivy'nin ellerinde. Hemen harekete geçmezse. Hem yüreği hem de dünyası paramparça olacak.

Genelde seri kitapların ikincileri ilkinden daha zayıf olur. Ancak bu hikaye gayet sağlam devam ediyor. Yazarın zekice diyalogları ve güncel göndermeleri ile en karamsar anları bile eğlenceli hale çevirebilen tarzı ile yine akıp giden ve aksiyonu bir hikaye olmuş. 

Bu yazarın kitaplarını hiç düşünmeden aldıran da bu akışına olan güven oluyor bende ancak bazı bölümleri hala kendini tekrar gibi geliyor. Sanki her okuduğum kitap farklı isimlerle aynı insanların maceraları hissi veriyor. Bu hikayede bu daha az olsa da kendini yine hissettirdi. Yazarın tarzını bilen bir okuyucu olarak genelde tüm tahminlerim tutuyor. Ancak bu yinede okumamı engellemiyor.

İlk kitabın sonunda Ivy, iyi ve kötü herkesin aradığı Buçukluk olduğunu öğrenmişti ve kapıların açılması ile karşı karşıya kaldığı prensin hışmından aslında bu sayede kurtulmuştu. Prensin çocuğunu dünyaya getirip, periler ile insanların dünyasını ayıran sınırı ortadan kaldıran silaha dönüştürülmesi gerekiyor. Ancak Ivy, varlığından beri bunun olmaması için savaşıyor. 

Dost ve düşmanın kesin bir şekilde birbirinden ayrıldığı yeni düzende hiç kimseyi hafife almaması gerektiğini öğreniyor. Hiç beklemediği müttefiklerle yoluna devam etmek zorunda kalan Ivy'nin güvenmeyi yeniden öğrenmesi gerekiyor.

Sonuçta ikinci kitabı da sevdim hatta yazarın en sevdiğim serisi olma yolunda ilerliyor. 4 puan vermemin iki nedeni var. Birincisi; kapağı hala alakasız ve resimde ki karakterle bana çok itici geliyor :) .. İkincisi ve önemlisi ise kitabın yarısından sonra yaklaşık 70 sayfalık bir bölüm yavaş ilerledi.





2017/03/28

Görgü ve Casusluk Okulu Kitap Yorumu


görgü ve casusluk okulu ile ilgili görsel sonucu

Görgü ve Casusluk Okulu - Gail Carriger
Puanım 5/5

On dört yaşındaki Sophronia, annesinin sabrını zorlamaktadır.

Sophronia görgü kuralları yerine saat sökmek ve ağaçlara tırmanmakla ilgilenirken ailesinin en büyük korkularından biri, kızlarının misafirlerin karşısında o korkunç reveransını yapmasıdır ve Bayan Temminnick kızının bir hanımefendi olmasını çok istemektedir. Bu yüzden onu Matmazel Geraldine'in Seçkin Genç Hanımlar İçin Görgü Okulu'na gönderir. 


Ancak Sophronia çok geçmeden bu okulun, annesinin umduğu gibi bir yer olmadığını anlar. Okuldaki genç hanımlar, görgü kurallarından fazlasını öğrenmektedir. Dans, kıyafet seçimi ve görgü kurallarının yanı sıra suikast, aldatma ve casusluk dersleri de verilmektedir; tabii olabilecek en kibar şekilde. 


Sophronia ve arkadaşlarını heyecanlı bir ilk eğitim yılı beklemektedir.. 
"Her sayfası, insana kahkaha attıran zekice diyaloglarla dolu."-Publishers Weekly-


"Carriger'ın genç yetişkin dalındaki ilk romanı Victoria Dönemi paranormal steampunk'ı ve cesur kadın kahramanlarını harmanlayarak yeni bir okur kitlesine taşıyor. Döneme has casusluk yöntemleri, zekâ dolu diyaloglar, komik anlar ve bir gemi dolusu tuhaf ama ilginç karakter de cabası."    -Booklist-


"Carriger'ın yarattığı kahraman tüm kadın okurlara rol model olacak kadar güçlü ve bağımsız. Kibar hanımefendi ve beyefendiler, zeplinler, robotlar, kurtadamlar ve vampirlerle buluşuyor, bu steampunk macerada okurları kendilerine çekiyor."-School Library Journal-


"Casusluk ve okul maceralarını harmanlayan Carriger, genç okurlarını paranormal steampunk'ın zekâ ve aksiyonla buluştuğu bir dünyaya davet ediyor."     -Horn Book-



Çocuk kitabı olmasına rağmen çok severek okudum. Viktorya Dönemi'nin ağdalı konuşma tarzı, şeytani kötücül beyefendiler ve casus hanımefendilerin maceraları çok çekiciydi. Okulda matematik dersini sadece 5 kişiyi kaç kg kuzu eti ile zehirleyebileceğin gibi en hayati detaylar için öğretmelerine bayıldım. 

Elbiseyi kırıştırmadan yuvarlanmak, uygun elbiseler ve şıklıkla bıçak fırlatmak gibi konular çok çekiciydi. Kurtadam, vampir ve mekahayvanlar ile çok çeşitli bir karakter yapısına sahip bir kurgu olmuş.

Taşra'nın ileri gelen ailelerinden birinin kızı olan Sophronia, ablalarının aksine ne reverans yapabiliyor ne de modayı takip ediyor. Asansör kayışına tırmanmak, saatleri bozmak gibi daha heyecanlı işlerin peşinde.. Annesinin kendisinden bıkması ile kendisini Görgü Okulu yolunda bulan Sophronia, daha okula varamadan karşılaştığı tehlikeler ve atıldığı maceralarla, yeni okuluna bayılıyor.

Öğretmenlerden, derslere her satırını keyifle okudum.. Çok eğlendim ve çok güldüm. Yaşları küçük olan karakterlerin zekalarına ve dialoglarına hayran kaldım. Vıcık vıcık aşkla sulanmamış olması ise paha biçilemez bir okuma zevki verdi.





Kusursuzlar - Louise O' Neill Kitap Yorumu


kusursuzlar louise o'neill ile ilgili görsel sonucu

Kusursuzlar - Louise O' Neill
Puanım 5/5

Stepford Kadınları, 1984, Damızlık Kızın Öyküsü romanlarının ve Kötü Kızlar dizisinin öğelerini bulabileceğiniz beklenmedik, rahatsız edici ve merak uyandırıcı KUSURSUZLAR kadınların, erkeklere hizmet etmeleri için yaratıldığı bir dünyada geçiyor, bütün kızların ilk görevi güzel olmaktır. 
Artık doğal yollarla dünyaya gelmiyor, özel olarak tasarlanıyorlar sonra da reşit olana kadar Okullarda, gelecekteki eşlerini tatmin etmek için yetiştiriliyorlar.
Eş olarak seçilemeyenler için ise geriye kalan seçenekler cariye veya Okul’da öğretmen olmak!
Okul’daki son senelerinin stresi artarken, Freida’nın en yakın arkadaşı hiç yapmaması gereken bir şey yapar: Kilo alır. Hemen sonrasında kızların izole ortamına eş seçmeye hevesli erkekler gelir.
Freida geleceği için savaş vermek durumundadır. En yakın arkadaşı, en sevdiği kişiye ihanet etmek zorunda kalacak olsa bile…
Yazar, yeni ve özgün bir yetenek.”   -Irish Independent-
“Düşündüren tarzı ve acımasız sonuyla bu fazlasıyla gerçekçi distopya, baştan sonra insanı kendine çekiyor.''   -SFX Dergisi-
“Karanlık bir rüya. Canlı bir kâbus. O’Neill’ın kurguladığı dünya korkutucu çünkü gerçekleşebilir. Bıçak gibi keskin bir dili var.”     -Jeanette Winterson-
“Derin, karanlık ve korkutucu şekilde gerçekçi, bu kitap sizi uzun süre bırakmayacak.”   -Marie Claire-
“Son derece çarpıcı… Sürükleyici, başarılı ve karanlık.”   -Marian Keyes-

Son zamanlarda okuduğum kitaplar arasında şüphesiz ki en etkileyici olanı.. Tüylerim diken diken okudum. Hikaye içinde ne okuduğunuzu unutup karakterlere kendinizi verdiğinizde çok eğlenceli olduğunu düşünebilirsiniz ancak anlık gafletiniz bir 0 kalori yiyecek ya da moda dışı bir elbise giymiş olan 'zevksiz bir zavallı kızın' hikayeden geçmesi ile bittiğinde ürpermemek elde değil.
Yazarın dili çok keskin ve akıcı.. Gerçekleşme ihtimali olabilecek bir kurgu yakalamış. Sanırım günümüzde erkek nüfusun azımsanamayacak olan bir kısmı bu dünyanın gerçeğe dönüşmesi için dua ediyordur. Hikayeye gelirsek; Büyük Afet sonrası insanlar yer altına çekilmiş ve nüfus çok azalmış. Öyle ki her yıl ortalama 10 erkek çocuk dünyaya geliyor. Kız çocukları ise rahimde boşuna yer kapladığı için artık yok. Hiç bir kadın dişi doğurmuyor. Kadın nüfusu tükenince bilim adamları laboratuvarlar da KUSURSUZ kadını yaratıyor.
Barbie bebekler görünümünde tasarlanan bu bebekler, 4 yaşına kadar yuvada büyüyor. Sonrasında ise kaderlerinin belirleneceği 17 yaşına kadar Okullara yerleştiriliyorlar. Her yıl mevcut erkek nüfusunun 3 katı kadar kız tasarlanıyor. Bunların üçte biri 'eş' olarak seçiliyor. Kalanları ise erkekleri tatmin etmek için cariye oluyor. Ya da erkekler arzulanmadığına karar verirse Okullarda öğretmen olarak kalıyorlar. 
Ana karakter freida, okulda ki son senesinde olan bir kız. Kızlar arasında ki çekişmenin, eş kapma yarışının (sanki bu konuda söz hakları var), mükemmel olma çabalarının ve kilo kalori kontrolü ile moda takibi arasında geçen zamanın bu kızlar üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğunun somut örneği gibi..
Okulun en güzel kızının en yakın arkadaşı olması nedeni ile bir nevi dokunulmazlığı var ancak arkadaşının son sene gelişen dengesizlikleri ile yalnız kalan ve sürekli sevilmediğini düşünen bu kızın farkında olmadan verdiği kararlar, beceriksizlikleri ile kendi kafasında ki karanlık düşünceleri arasında büyük bir merakla okudum. 















2017/03/27

Yedi Kız Kardeş - Lucinda Riley Kitap Yorumu


yedi kız kardeş kitap ile ilgili görsel sonucu

Yedi Kız Kardeş - Lucinda Riley 
Puanım 5/4

Aşk mesafe tanımaz. Kıta nedir bilmez. Yıldız misalidir gözleri… 

Dünyanın dört bir yanından evlat edinilerek bir araya gelen ve isimlerini yıldızlardan alan yedi kız kardeşin öyküsü… 

Kız kardeşlerin en büyüğü ve en güzeli olan Maia D'Aplièse, onları bebekken evlat edinen babalarının yanından ayrılmaya hiç cesaret edememiştir. Bir arkadaşını ziyaret ettiği sırada babasının ani ölüm haberini alır ve bütün acısına rağmen kız kardeşlerini bir araya toplar. 

Yaşadıkları şaşkınlığı başka sürprizler de izler. Babaları cenaze töreninin onlar gelmeden düzenlenmesini vasiyet etmiş ve her birine onları evlat edindiği topraklara götürecek gizemli ipuçları bırakmıştır. Parçaları bir araya getiren Maia çok geçmeden kendini Brezilya'da, acılarla dolu yasak bir aşkın izlerini sürerken bulur.

1920'lerde Brezilya sosyetesinin en güzel kızlarından biri olan Izabela Bonifacio, babasının isteği üzerine soylu bir adamla evlenmek üzeredir. Oysaki âşık olmadığı bir erkekle evlenmenin değil, hayatı keşfetmenin hayallerini kurmaktadır. 


O sırada Brezilya'nın ünlü Kurtarıcı İsa Heykeli'ni tasarlamaya başlayan aile dostları Heitor da Silva Costa, Paris'e doğru yola çıkacaktır. Izabela kaderine boyun eğmeye razı olmuştur fakat düğünden önce babasından tek bir isteği vardır; da Silva Costa ailesiyle birlikte Avrupa'ya gitmek ve Paris'i görmek… Fakat aşk en yanlış zamanda, en beklenmedik yerde ve en yıkıcı haliyle çıkar karşısına. Genç ve yakışıklı heykeltıraş Laurent Brouilly, Izabela'nın kaderini sonsuza dek değiştirmek üzeredir. İki âşığın yürek burkan hikâyesi ise onlardan seksen yıl sonra haberdar olan Maia'nın geçmişini yavaş yavaş aydınlatmaya başlamıştır.

Yüreğine ihanet etmek ile ailesine ihanet etmek arasında kalan bir kadının, aşkın zaman ve mekân tanımadığını kanıtlayan hüzünlü hikâyesi… 

"Baştan çıkarıcı bir hikâyeler labirenti! Destansı bir seri için destansı bir başlangıç…" 
-Lancashire Evening Post-

"Aşkla ışıldayan, son derece sürükleyici ve gizemli bir hikâye…"
- Daily Mail-

"Büyüleyici, hüzünlü ve çok katmanlı bir hikâye…" 
-Grazia-

"Sizi sayfaların arasına hapsedecek türden bir aşk hikâyesi… İki farklı jenerasyonun yaşadıkları, insana gerçek aşk hayalleri kurduruyor." 
-Foreverland: el paraíso para siempre-

"Riley tarihî gerçekleri hayal gücüyle kusursuzca harmanlayarak büyüleyici hikâyeler yaratmayı başarabilen, çok yetenekli bir yazar. Yedi Kız Kardeş Takımyıldızı'ndan yola çıkarak kaleme aldığı bu çarpıcı seri, Kristin Hannah ve Linda Gillard hayranlarını etkisi altına alacak. İsimlerini gökteki yıldızlardan alan kız kardeşlerin hikâyelerini öğrenmek için sabırsızlanacaksınız.   -Booklist -


Hakkında çok kararsız kaldığım bir kitap oldu. Hikayenin başından itibaren mitolojiye bağlanacağını düşündüm ancak bu konuda hayal kırıklığına uğradım. Ancak hikaye içinde hikaye olması ile beni kendine bağladı. Isabel'in hikayesine bayıldım. Hüzünlü bir geçmiş zaman aşkı, Paris'in vurdum duymaz sanatçıları ve Brezilya'nın egzotik betimlemesi derken beni benden aldı.

Ancak Maia'nın kendi hikayesi beklentimin altında kaldı. Kötü olduğundan değil, yazarın yanlış yönlendirmesinden olduğunu düşünüyorum. Maia, kızkardeşleri ile birlikte evlat edinilmiş bir genç kadın. Her kardeşin farklı karakteri ve yaşamı olmasına rağmen hepsi onları evlat edinen babalarına resmen tapıyorlar. Bu arada ortada 6 tane kız kardeş var.. 

Salt Baba'nın kızları dünyanın dört bir yanından toplanmış ve babalarının onlara kurduğu masal gibi bir evde büyümüşler. Ancak hiç biri babaları hakkında ev hayatı dışında bir şey bilmiyor. Babalarının ölümü ile ortaya çıkan sırların açığa kavuşmasını bekledim, bekledim ama yazar hiç oralı olmadı. Kitap bir serinin ilk kitabı ve her kitapta başka bir kardeşin hayatı anlatılacak sanırım. 

Belki ilerleyen kitaplarda bazı şeyler açığa kavuşur...











Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;