2015/12/31

Sevgili Küçüğüm - Julie Cohen


Sevgili Küçüğüm - Julie Cohen
Puanım 5/4

En yakın arkadaşınıza her şeyinizi verebilirsiniz… Peki, ya bebeğinizi isterse?

Ben ve Claire mükemmel bir çiftti, en azından öyle görünüyorlardı. Oysa her şey göründüğü gibi değildi… 


Romily yıllardır en yakın arkadaşı Ben ve eşi Claire'ın bir çocuk sahibi olmaya çalışmalarını seyretmek zorunda kalmış ve sonunda onlara geri çeviremeyecekleri bir teklif sunmuştu: Onlara hayalini kurdukları tek şeyi verecek, taşıyıcı anne olacaktı.

Romily zaten bekâr bir anneydi ve ikinci bir çocuk aklındaki son şeydi. Fakat hamilelik, Romily'yi etkisi altına alan, Ben ve Claire ile olan arkadaşlığını tehlikeye atan, hatta onların ilişkisini paramparça edebilecek tüm o duyguları da beraberinde getirmiş, bir anda ortaya dökmüştü. 


Yıllardır herkesten saklamayı başardığı hislerini bile… Şimdiyse ortada iki anne, her ikisine de ait bir bebek ve verilmesi gereken imkânsız bir karar söz konusuydu.

"Aşkın ve arkadaşlığın bu hem acı hem tatlı hikâyesi inanılmaz derecede etkileyici."   -Closer Magazine-

"İçinize işleyecek ve gerçekten düşünmenizi sağlayacak."   -The Sun-

"İncelikle ele alınmış bir roman… ilgi çekici, büyüleyici ve sizi derinden etkileyecek."  -Rowan Coleman, Hatıralar Kitabı romanının yazarı-

"Duygusal ve ilham verici bir roman."   -Abby Clements-

"Güçlü ve yürek burkan bir hikâye."   -Miranda Dickinson-


Kitabı okumadan önce en yakın kız arkadaşı sanmıştım. O yüzden de aşıktır diye düşünmemiştim. Aşk işin içine girince de pişman oldum. Ama kitap devam ettikçe garip bir biçimde içine alıyor. Samimi ve duygusal bir hikaye, empati şansınız çok fazla (gerçi şahsen hiç yapmadım çünkü olmaz, düşünmem bile, teklif dahi edilemez)..

Ben ve Claire çift olarak mükemmel, her çocuğun isteyeceği ebeveynler o kadar ki Romily'nin kızı arkadaşlarına onların gerçek anne babası olduğunu söylüyor. Bu kısımda çok üzüldüm. Ancak bu çiftin çocukları olmuyor. Claire artık bu konuda çabalamaktan çok yorulduğunu fark edince tedavileri bırakma kararı alıyor. Bu sürecin ne kadar sancılı olduğunu görmek inanılmazdı.

Romily, Ben'in en yakın arkadaşı ve ona aşık.. Klasik bar görüşmelerinde Ben ona Claire ile olan sorunundan bahsedince kendisini taşıyıcı annelik teklif ederken buluyor. Ertesi sabah uyandığında yaptığına inanamıyor ancak Ben'i ortada bırakması mümkün değil. 

Hamile kaldıktan sonra bebeğini gerçekten verip veremeyeceğini bilmiyor. Bu konuda yaşadığı gelgitler, bir yandan kızı ile olan ilişkisi ve kızının babasının ortaya çıkması ki adamın kızının varlığından haberi yokmuş. Bir yandan da müzede ki işi derken çok yoğun, duygusal karmakarışık bir ruh halini anlatan bu kitaba bayıldım.

Yazarı tebrik etmek lazım. Okurken boşlukta bırakmamış, gereksiz kafa karışıklıkları yaratmamış. Keyifle okudum.



Sonsuz Deniz Kitap Yorumum


Sonsuz Deniz - Rick Yancey
Puanım 5/5
Önce 
Onlara güvenilmeyeceğini kanıtladılar. 
Sonra 
Birbirimize güvenmememiz gerektiğini gösterdiler. 
Şimdi 
Kendimize bile güvenemeyeceğimizi öğretiyorlar
.


"Nabız hızlandıran bir macera, şairane bir anlatım ve akıl almaz şaşırtmacalar…" 
-The New York Times, Book Review-

"Üçlemenin mükemmel başlangıcından sonra çok çarpıcı bir devam hikâyesi." 
-USA Today-

"5. Dalga'nın bu yürek burkan devam kitabında maceranın hızı ve şiddeti artıyor." 
-Publishers Weekly-

"Hassas bünyelerin dayanamayacağı kadar nefes kesici bir hayatta kalma hikâyesi… Yancey'nin üslubu yine kusursuz; her paragraf hayal gücü, fikir ve duyguyla yüklü." 
-Booklist-

"Yancey'nin duygusal üslubu ve maceraseverleri tatmin eden sürükleyici öyküsü sayesinde okuyucular serinin bağımlısı olacak." 
-School Library Journal-
(Tanıtım Bülteninden)

5.Dalga'yı okumadıysanız, önce onu okuyun. Sonrasında da tüm bildiklerini unutun! O kadar ters köşe olduğum, soluk soluğa bir macera ki anlatamam. Yeni eklenen karakterlere bayıldım. En sevdiğim kısım kardeşinin yanında olmasıydı. Genelde 2. kitaplar serilerin en zayıf kitabı olur ama bu seride ikinci kitap aksiyon bakımından ilkinde daha güzeldi. Sakin geçen bir bölüm bile olmadı. Ancak o kadar güzel bir kurgu oturmuş ki, aksiyonun dozu rahatsız etmiyor.

Dünyanın sonu gelmişken bir avuç çocuğun asker olması ve hem kendileri hemde dünyayı korumak için savaşmaları inanılmazdı. Evan yine favori uzaylım ama sonunda onunla ilgili çok belirsiz bir yerde bitti. Cassie, Ben'in ekibi ve kardeşi ile birlikte kaçtıktan sonra ne yapacaklarına karar vermeye çalışıyorlar.

Bu kitapta Hileci karakteri ön planda ki o da hemen favori kitap karakterlerim arasına girdi. Yazar, Cassie ve Ben ile Evan arasında bir aşk üçgeni, yaratsa mı yaratmasa mı karar verememiş. Bu da çok açık ortadaydı. Yeni tehditler altında çok ta aşk düşünmeye zamanları olmuyor zaten. 

 Üçüncü kitabı ne zaman gelir acaba... Hadi artık gelsin.. Zaten bu sayılmaz azıcık, kısacık bir kitap olmuş.. 

Alıntılar
''Gerçeklerin sizi ne zaman bulacağını asla bilemezsiniz.zamanını siz seçemezsiniz o sizi seçer.''

"Birinci önceliğimiz neydi?"
"Kötü şeyler düşünmek yasak.""Çünkü kötü şeyler düşünmek bizi ne yapar?""Bizi yumuşatır.""Peki yumuşarsak ne olur?""Ölürüz"

"Ölümün gözlerinin içine baktığınızda gözünü ilk kırpan ölüm olursa hiçbir şey sizin için imkansız değildir."


"Sadece bir kişinin artık öneminin olmadığını düşündüğümüz an,onlar kazanmış demektir."


"Acayip bir şey yüzde doksan dokuzumuz ölünce geriye kalan yüzde ikilik kısmın birbiriyle daha iyi anlaşacağını sanırsın."

"Yani sanırım kendilerini evcil kedilerin içine de aktarabilirlerdi fakat o yolla bizi itlaf etmeleri daha uzun sürerdi."



5. Dalga - Rick Yancey



5. Dalga - Rick Yancey 
Puanım 5/5

1.Dalga Dünya Karanlığa Gömüldü
2.Dalga Sadece Şanslı Olanlar Kurtuldu
3.Dalga Sadece Şanssız Olanlar Sağ Kaldı
4.Dalga Tek Bir Kural Geçerliydi: Kimseye Güvenme
5.Dalga Artık Kimse Ne Olacağını Bilmiyor


Uğrunda yaşadığımız her şeyi yok ettiler. Şimdi de uğrunda öleceğimiz şeylerin peşindeler!

"Bu kitaba başlarken diğer her şeyi bir kenara bırakmaya HAZIR OLUN. Başınızı döndürecek hızı ve uğrunda savaşılanlar sizi büyüleyecek. Uzun zamandır bu kadar SÜRÜKLEYİCİ bir hikâye okumamıştım."
-Cinda Williams Chima-

"KAHRETSİN ile VAY CANINA tepkileri arasında gidip geliyorsunuz. Basitçe anlatmak gerekirse, bu kitap yıllardır okuduğum en iyi kitaplar arasında."
-Melissa Marr-

"Nefes kesici, TEMPOLU ve ÖZGÜN bir yapıt. 5. Dalga okurların elinden düşüremeyeceği EDEBÎ BİR TSUNAMİ."
-Melissa de la Cruz-

Normalde uzaylı kitaplarını ,filmlerini vs. sevmem. Küçük yeşil yeşil adamlar, kendini bizden üstün gören bir ırk falan çok klişedir. Ama bu kitaba tek kelime ile bayıldım.

Cassie' nin canlı, eğlenceli karakterine ve kendisini dünyada kalan son insan zannederken ki günlüklerine bayıldım. Cassie liseye giden ve Ben Parker'a aşık olan sıradan bir kız.. Ancak dünya yörüngesine bir uzay mekiği yerleşince tüm dünya ile birlikte onunda hayatı altüst oluyor. Diğerlerinin insanlığın üzerine saldığı ilk 4 dalgada annesini kaybediyor.

5.Dalga'da ise babasını.. Babasını kaybettiği gün kardeşine de hükümet koruması diye el konulunca, dünyada tek başına kalıyor. Peşindeki avcıdan kaçıp kardeşini bulmak için uğraşırken, uzaylı avcı Evan'la aralarında aşk doğuyor. Sevgiyi bilmeyen bu türün sevgi karşısında hissettikleri, Cassie'nin kardeşini bulma kararlılığı.. 

Bunun yanı sıra kardeşi Sam ile Ben Parish kampta bir araya geliyor. Uzaylıları temizlemek için askeri üstlerde eğitim alıyorlar. Gerçek ile yalanın ustaca içiçe geçtiği bu yeni dünyada, ellerinde kalan tek şey sevgi, azim ve cesarettir.
Kesinlikle tavsiye ederim.

''Hayatta kalan son insansam (ki muhtemelen de öyleydim) mahvolmuştum. Ama eğer öyleysem, türümün sonuncusuysam, insanlık tarihinin son sayfasıysam, hikayenin böyle bitmesine hayatta izin vermeyecektim.  Son kişi olabilirdim ama hala ayaktaydım. Terk edilmiş bir otobanda, ormanda onu bekleyen ve yüzü görünmeyen avcısıyla  yüzleşecek olan kişiydim. Ben ne kaçıyordum ne de saklanıyordum, ben yüzleşiyordum.  Çünkü eğer son kalan bensem, insanlığın ta kendisiydim. Ve eğer bu insanlığın son savaşıysa, onun savaş meydanı da bizzat bendim.''

Film Fragmanı;


Filmi sonunda izleyebildim. Genelde yorumlarda yerden yere vurulmuş, bu yüzden büyük bir beklentiye girmedim. Belkide bu yüzden beğendim. Daha iyi olabilirdi mutlaka ama kitaptaki ana duyguyu veriyor. Oyunculuklara gelince, yapay değildi. Oscarlık olmayabilir ama izlenebilecek bir yapım olmuş. 5 üzerinden 4 puan veririm.





2015/12/30

Kafes -Roxane Gay Kitap Yorumum


Kafes - Roxane Gay 
Puanım 5/3,5
Bir kafesin içindeydim ve bu, içine tıkılacağım kafeslerin sadece ilkiydi...

Varlıklı bir ailenin kızı olan Mireille Duval Jameson, yaz tatili için kocası ve oğluyla birlikte Haiti'deki ailesinin yanına gelir. Bir öğleden sonra, sahile inmek üzereyken silahlı adamlar tarafından kaçırılır. 

Haiti'de sıkça görülen kaçırılma vakaları çoğu kez pazarlıklar sonucu kısa sürede son bulmaktadır. Ancak onun durumu farklıdır çünkü babası talep edilen yüklü miktardaki fidyeyi ödemeyi reddederek pazarlık etmeye kalkar. Kızını kaçıran adamların ise buna niyeti yoktur. Böylece, genç kadının işkence ve tacizlerle dolu esareti başlamış olur.
O artık hiç kimsedir. Esareti boyunca kendisine dayanma gücünü ise hiç kimse olduğunu düşünmek vermiştir. Bu yüzden de iki farklı kadına dönüşür: her şeyi hatırlayan ve hiçbir şey hatırlamayan…

"Roxane Gay'in en büyük başarısı, hikâyesini oturttuğu temele pek çok farklı unsuru titizlikle dahil edebilmesidir."
-The New York Times-

"Bu kitapta basit bir kaçırılma olayından çok daha fazlası var. Roxane Gay romanına politik ve sosyolojik gözlemlerini de katarak ortaya oldukça gerçekçi bir hikâye çıkmayı başarmış."
-Chicago Magazine-

"Kafes'i okurken duygudan duyguya geçiş yapacak, Mireille'in hayatta kalma savaşına tanıklık ederken kendinizi çoğu kez 'onun yerinde olsam ne yapardım?' sorusunu sorarken bulacaksınız."
-Cosmopolitan-


Bu tarz kitapları okurken çok etkileniyorum. Aslında sevdiğim bir tür değil. Daha doğrusu keşke gerçek olmasa da var olmasa demek istediğim bir tür. Ama sıkça okuyorum. Kitapta yazar ipuçları vermekle birlikte aslında Miri'nin başına gelenleri detaylandırmamış ki zaten gerekte yok. İlk yarısı kendi tabiri ile Kafes'te bulunduğu zamanı, ikinci yarısı da sonrasını anlatıyor.

Spoiler olabilir.
Kitapta boşluklar vardı bana göre mesela kurtulduktan sonra kocası ile arasında olanlar, Miri'nin kocasını çokta suçlamaması .. Aslında Michael suçlu değil ama sonrasında yanında kendini güvende hissetmesi çok makul gelmedi bana kaçırılırken de yanındaydı. Bundan sonra özellikle aynı adama güvenebilir miydim sanmıyorum. Duygusal anlamda da biraz zayıf buldum. Sonuçta kaçırılmışsın telefonda neden istediklerini söylemiyor. Ne zaman konuşsa inatla istediklerini yapmıyor ve iyi olduğunu söylüyor bu da babasının pazarlık kararını güçlendiriyor. Bu başına gelenleri hakettiği anlamına gelmiyor ama zarar görmeden geri gönderilen kadınlarda varmış. Daha güçlü ifadeler kullanılabilirdi. Bir de annesi dahil neredeyse kimsenin babasını suçlamaması çok korkutucuydu.

Ama geneline bakıldığında güzel bir kitaptı. Yoğun dram okumayı seviyorsanız tavsiye ederim. Ancak bu alanda okuduğum en inanılmaz kitap(bence) Leyla idi ki onuda tanıtmanın zamanı gelmiş sanırım..

Alıntılar:
''Kız çocukları erkeklerin olduğu bir dünyada asla güvende değil. Dolayısıyla güçlü olmayı öğrenmeleri gerekiyor.''
“Eğer baban parayı ödemezse, başına neler gelebileceği
hakkında hiçbir fikrin yok,” dedi Komutan. Sesi neredeyse üzgün geliyordu.

Ona bildiğim ismiyle hitap ettim. “Yaptıklanndan sonra
beni öldürmeliydin,” dedim.

Kendine Komutan adını takan Laurent
Charles beni fiilen öldürme cesaretini göstermedi ama ben işte
bu şekilde öldüm.


2015/12/28

Tess'in Gözyaşları Kitap Yorumum


Tess'in Gözyaşları - Pepper Winters 
Puanım 5/4
Muhteşem bir hayatım vardı. Âşıktım, mutluydum ve istediğim her şeye sahiptim. Sonra bir gün, her şey değişti. Bir adama satıldım!

Sevgilisi Brax Cliffingstone, yıldönümlerini kutlamak için Tess Snow'u Meksika'ya götürene kadar ikisinin de geleceğe dair umutları vardı. Altın rengi kumsalların, denizin ve güneşin tadını çıkaracak, birbirlerine yeniden âşık olacaklardı. 

Ancak gördükleri güzel rüyanın kâbusa dönmesi uzun sürmedi.Dünyanın gölgelerinden habersiz Tess, kaçırılmış, hırpalanmış ve satılmıştı. Yeniden aydınlığa kavuşmanın bedeli ise Şeytan'la yapacağı anlaşmada, yalnızca bedenini değil ruhunu da ortaya koyması demekti. 

Zindanımın derinliklerinde yankılanan bir fısıltı, "Gözlerindeki karanlığı görüyorum," diyordu. "O karanlık beni besliyor, o karanlık beni çağırıyor."Ve karanlığın tadı kanıma karıştı. Acı, artık kalbimin en tanıdık yolcusuydu.

"Şimdiye kadar yaptığınız tüm 'en iyi kitap' listelerini unutun ve bu kitabı en başa altın harflerle kazıyın. Yılın değil, yüzyılın en iyi kitabı."
-Lip Smackin Good Books-


Kitabı okuyalı 2 ay oldu sanırım. Bdsm kitapları genelde aşk kitaplarına dönüşür ve sapkınlıklar doğal fantaziler haline gelir. Bu kitaba başlamadan önce kaçırılma, tecavüz, alıkonulma duyunca kitabın tam bir dram ve nefret duyguları ile geçeceğini düşünüyordum. Aslında kaçırılması itibarı ile öylede başladı. 


Arka kapakta sevgilisi ile olan aşkını ballandırmış ama bunları yaşamadan öncede aşk değil, yalnızlık korkusundan dolayı bağlılık vardı. Bu karakter zayıflığını da kadınlara hiç yakıştıramam '' O'nu hak etmiyorum , Ya beni bırakırsa '' yani onun kaybı sen neden endişeleniyorsun diye söylenirken Q ile tanıştık.

Kaçırıldıktan sonra Q ile savaşması ve dağılmadan kalabilmesi aslında Tess'in ne kadar güçlü olduğunu baştan gösterdi bize..  Q'yu sevdim tabii ki, alışık olmadığımız kadar sert, kötü ve zaman zaman tam bir pislik.. 

Ama ne olurdu kitabın sonunda kuzu yapmasalardı. Ya da kitabın başında bize kopya verselerdi .Bazı bölümleri onun ağzından yazabilirlerdi. Sahipken kahraman oldu ki bu gerçekten beklenmedikti. 

Duygu karmaşasına gelince çok heyecanlıydı. Kaçırılmadan öncesi, kaçırıldığı zaman, Q ile tanışması, aşık olması, kaçmaya çalışması tam anlamıyla soluk soluğa ilerledi. Tavsiye ederim. Bu tarz romanları okumakla ilgili sıkıntınız yoksa keyifle okuyabilirsiniz.

- Ne istiyorsun?
- Sana tümüyle sahip olmayı istiyorum, esclave. Adın da dahil olmak üzere.

Q gürledi, ellerini saçlarında gezdirdi. ''Cevap ver, esclave. Bana ait olmak, o kadar mı kötü?''

'' Özgürlüğüm esaretindedir Q. Sadece senin yanındayken uçabilirim.''

Sezgi Kitap Yorumum


Sezgi - Amy A.Bartol 
Puanım 5/4,5
Sürgünlerin dünyasında kâbuslar gerçek oluyor, karanlık gelecek daha da kaçınılmaz hale geliyor...

Evie onu görmemek için gözlerini açmadı ama onun kokusu yine de burnuna doluyordu. Soluduğu havayı yoğunlaştırıyor, Evie'yi kokusuyla… aromasıyla boğuyordu. Titredi. Direnmeliydi. Eğer yeterince güçlü olamazsa, hastalığı şimdi bile ona bulaşmış olan bu avcıyla aynı kadere sürgün edilecekti. Ama artık Evie, ona açtı ve o bunu biliyordu; kendisini kemiren acıyı sonlandırma ihtiyacına güveniyordu. Teslimiyetinin nasıl da tadını çıkarırdı. Evie şimdilik hayattaydı ama aksi için yalvarması ne kadar sürecekti?



Bu kitapta herkes Evie'nin peşine düşüyor. Buna Melekler'de dahil. Çünkü onun ruhu var. Diğerlerinin yokmuş. Bir de kitaba vampirler dahil oluyor ve vampir klan lideri Evie'nin vampir olmasını istiyor. Bunun içinde gönüllü olmasını sağlamak için üzerinde cazibe büyüsü kullanıyor. Günlerce vampirlerin elinde kalan Evie'nin direncinin kırılmaması gerekiyor. 

Bu kitapta aksiyon daha da fazlaydı ama Evie, Reed'e neden güvenmiyor. Ya da güvenmiyor demeyelim de başını belaya sokmak istemiyor o kısım biraz karışıktı. Zaten başına aldığı belalardan sonra bir daha böyle bir saçmalık yapacağını sanmıyorum.


Kitap ta bazı bölümleri Russell (ruh ikizi) anlatmış. İlk kitabı okumuş olanlar bilir. Russell ile Evie ruh ikizi ve tarih boyunca defalarca yaşamışlar ve hep birbirlerini bulmuşlar. Russell yaşadığı talihsizlikle ve bir meleğe dönüşümü esnasında hafızası parça parça geliyor ve tüm yaşamlarını hatırlıyor. Ödül mü yoksa lanet mi bilemedim çünkü Evie bu döngüyü kırdı ve bu yaşamında Russell ne kadar onun için vazgeçilmez olsa da Reed'i seçiyor.

O bölümler çok güzeldi. Geçmişi hatırlaması ama Evie'nin şuan başkasına aşık olması, aralarında ki ilişkinin gidişatı hem güzeldi hemde üzücüydü. Reed kadar olmasa da Russell'ı da sevdim. Umarım ilerleyen kitaplarda o da başkasına aşık olur. Son olarak melek mahkemesine sinir oldum.

Seri toplamda 5 kitaptan oluşuyor. Bizde henüz ikisi çevrilmiş. Bizde ki kapakları fena değil ancak orijinal kapaklarına bayıldım.

Picture







Kaçınılmaz - Amy A.Bartol - Öngörü Serisi #1


Kaçınılmaz - Amy A.Bartol 
Puanım 5/4,5
Evie Claremont üniversiteye başladığında, gördüğü kâbusların biteceğini ummuştu. Ama bitmemişlerdi... En garip durumlarda bile mantıklı bir açıklama bulmaya çalışan Evie'nin hayatında, ikinci sınıf öğrencisi Reed Wellington'la tanıştıktan sonra akla mantığa sığmayacak şeyler olmaya başlamıştı. Reed'e karşı hissettiği anlamsız çekim de işleri iyice karıştırıyordu. Çünkü Reed, Evie'ye hayatta başına gelip gelebilecek en korkunç şeymiş gibi davranıyordu. Yine de ne zaman ihtiyacı olsa, hayatını kurtarmak için Reed oradaydı…
Reed'in sakladığı sır neydi? Evie'nin şüpheleri doğru muydu? Peki, rüyalarında gördüğü o karanlık gelecek kaçınılmaz mıydı?



Bu kitabı aldığımda ikincisi çoktan çıkmıştı o yüzden hiç beklemeden ikisini de okuyuverdim ve çok beğendim. Ama üçüncü kitabı hala çıkmadı ki aslında 5 kitabı çıkmış durumda..

Fantastik okuru olarak meleklerle ilgili çok fazla kitap okumamıştım. Çok sevilen bazı serileri ise beğenmemiştim. Kitaplarda nedendir bilinmez, melekler hep bencil, kimseyi umursamayan varlıklar olarak betimlenir(yada bana öyle denk geldi). Bu kitapta da öyleydi. Ama Reed ve kendinin sonradan farkına varan Evie karakterleri beni çekti. Birde bir meleği kötü çocuk olarak düşünmek zor. Hadi ama! Melek sonuçta en kötü ne olabilir ki değil mi?


Tüm seriler gibi ilk kitap karakterlerin anlatımı, olay kurgusunu örme kısmı çok yavaş değildi. Çünkü sürekli didişip durdular. Evie'nin dayısına düşkünlüğü, yalnızlığı tam bir kasaba kızı. Tabii Serafim olduğu ortaya çıkınca ''hıh demek Melek olmak pislik olmak değilmiş'' dedim.

Diyalogları çok renkli, hikayede ki hemen hemen herkes doğaüstü ve olmayanlarda hemen ölecekmiş gibi hissediyorsunuz. 

Tabii aşk üçgeni de mevcut ki aslında o biraz karışık. Yani ruh ikizi ruh ikizidir. Kimse ruh ikizi varken başkasını istememeli yada ruh ikizi dememeli adına...

Sonuçta çok sevdim..



Lanetli - K.A.Tucker - Causal Enchantment Series #1


Lanetli - K.A.Tucker 
Puanım 5/5
"Aşk, macera, tehlike, ihanet… bu seride hepsi var." 
-The Bookish Babes-

"Dozunda macera ve aşk beni kitabın içine çekti ve sonuna kadar koltuğumun kenarında tuttu." 
-Shelly Crane, New York Times ve USA TODAY Çok Satan Yazar-

"Bu hikâyede hiçbir şeyi tahmin etmeniz mümkün değil!" 
-Magical Urban Fantasy Reads-

Evangeline gençlik yıllarında adeta görünmezdi. Koruyucu ailesi duygusuz bir robota benziyordu ve sınıf arkadaşları genel olarak o yokmuş gibi davranıyorlardı. On sekiz yaşına girmek üzereydi ama tamamen yalnızdı ve birileriyle bağ kurmak için yanıp tutuşuyordu. Herhangi birisiyle…

Bir kafede Sofie ile karşılaştığında aradığı kişiyi bulduğunu düşünmüştü. Sofie'nin asistanı olması için sunduğu teklifi kabul ederek her şeyini geride bırakıp Manhattan'a taşındığında, kendisini pırlantaların ve sınırsız harcanan paranın sıradan olduğu, lüks bir dünyanın içinde bulmuştu.

Tüm bu cömertliğin ortasında, etrafında dönen gariplikleri göz ardı etmesi son derece kolaydı: Sofie'nin sergilediği tuhaf ve şiddet eğilimli davranışları, canavar gibi koruma köpekleri. Hatta kâbuslarında gördüğü kanlı cinayetleri, mağaralarda yaşayan evsizleri ve beyaz gözlü iblisi, özellikle de yakışıklı Caden'ı. Ama bir gece uyandığında boynundaki diş izleri bu peri masalının çabucak uçup gitmesine neden olmuştu. Yavaş yavaş Sofie'nin ve arkadaşlarının sırları ortaya çıkıp da diş izlerinin açıklaması ve rüyaları netleştikçe, gerçeğin hayal bile edemeyeceği kadar korkunç ve gizemli olduğunu fark etmişti. Şimdi, Evangeline'in yalanlarla dolu bir dünyada hayatta nasıl kalacağına karar vermesi gerekiyordu!
(Tanıtım Bülteninden)


Kitabı okuyalı bir kaç ay oldu ve hala ikincisi çıkmadı. Bu da serileri tamamlanmadan okumama kararımı güçlendiriyor. Kitabı ilk gördüğümde bilim kurgu sandım ve özellikle zevk aldığım bir tür değildir. Neyse baktım ki vampir falan geçiyor. Hemen okudum. Tabii bunda yazarın On Küçük Nefes kitabını beğenmiş olmamında payı var.

Bu kitapta ki karakterleri sevdim. Evangeline çok güzel bir karakter olmuş. Öyle bildiğimiz sert kadın karakterleri gibi değil ama zavallı gibi ben bilmem, ben güçsüzüm diyen bir karakterde değil. Bu da okurken empatiyi kolaylaştırıyor. Bu sefer vampirlerimiz Evangeline'den bir şey istiyor. Öyle ki kendinin önce rüya gördüğünü sanan Evangeline aslında her gece geçmişe yolculuk yapıyor. Yapılan bir yanlış büyü sonucu vampirlerin bir çeşit işlev yitirmesinin çözülmeye çalışıldığı bu kurguya bayıldım.

Erkek karakterde çok etkileyici, olayların örgüsü, aksiyonu, gizemi her şeyi yerindeydi. Seri 4 kitap olarak tamamlanmış.. Devamını merakla bekliyorum.


Lanetli - Jennifer L. Armentrout - Wicked Saga Series #1


Lanetli - Jennifer L. Armentrout 
Puanım 5/4
Asıl lanet korkmamaktır. Dünyada sadece insanlar yok.En azından, Ivy’nin yaşadığı New Orleans’ta durum böyle.

Faeler, insanları onlardan koruyan Düzen’le sürekli savaş halinde. New Orleans’ın çılgın gece hayatını yaşayanlar ise bu savaştan habersiz. Ivy öz anne-babasını hatırlamıyor, üvey anne-babasıyla erkek arkadaşını korkunç bir olayda kaybetti. 


Artık tek varlığı, Düzen’le birlikte Faelere karşı yürüttüğü amansız savaşı. Ivy çok yakında bazı sürprizlerle karşılaşacak. Ve bu sürprizden hiç de hoşlanmayacak..


Seri kitapları aslında bir kaçı çıkmadan okumayı sevmiyorum. Yurt dışında üçüncü kitapta çıkmış, bakalım biz ne zaman ikinciyi okuyabileceğiz.
Kitabın ilk başında yaklaşık 100 sayfa falan her seride özellikle fantastikler de olduğu gibi karakter analizi ve dünyaya girişle geçmiş. Ama ondan sonrası gayet hızlı ilerliyor. Bu sefer kahramanlarımız 16,17 değil 21 yaşında :) çok büyük bir atılım olmuş. Ama aksiyonu bol olduğu için rahat rahat okunabiliyor. 

Kitabı aslında sevdim. Ama şu karın kasları çelik gibi olan erkekler nerededir? Acaba Türkiye 'de yokta yurt dışında elini sallasan melek yüzlü, cennetten çıkma bir yakışıklıya mı çarpar? Birde üstüne üstlük bu yakışıklı, karakter olarak ta tam anlamıyla efsane midir? Düşün düşün kavrayamadım.

Hikayemize gelirsek ben zaten perilerle alakalı az sayıda kitap yazıldığını düşünürüm. Yaz Sarayı, Kış Sarayı her ne kadar periler diyarı geçişler olmasa da bahsi geçiyor. Rahat okunan sıkmayan aksiyonu sayesinde sürekli sayfa çevirten bir hikaye olmuş. Birde kadın karakterlerin bu ketumluğu, istemem yan cebime koy hali artık fazla olmadı mı? Bilemedim.. 

Kitapta en sevimli karakter Tink yani Ivy 'nin ev arkadaşı.. Gerçek hayatta da olsa fena olmazdı dedirten cinsten..

Bir parantezde kitabın kapağına, hiç sevmedim hikaye ile alakası da yok o yüzden yazarın adını görmesem almazdım sanırım.


2015/12/27

Aşk Yakar Kitap Yorumum / Nefes Serisi #3


Aşk Yakar - Rebecca Donovan 
Puanım 5/5
''Seni sevmek ateşlere atlamaktı bile bile. Seninle ya da sensiz...''

Ne anılar bırakabilir peşini ne de kalbinin derinliklerine gömdüğün o adam… Çünkü aşk yakar, kül eder; onu taşıdığın müddetçe küllerinden yeniden doğar. 

Dünyada oldukça büyük yankı uyandıran Nefes serisinin bu son kitabını elinizden bırakamayacak ve son sayfasına kadar soluksuz okuyacaksınız. 

''Oldukça duygusal ve yürekleri ısıtan bir son. İnsanı daha ilk sayfadan içine çekip sürükleyen bir kurgu. Tek kelimeyle enfes.'' 
(Colleen Hoover, Hopeless - New York Times Bestseller Yazarı) 

''...Uzun zamandır böylesine bir aşk hikâyesi okumadığınıza eminim.'' 
(Guardian)

Bu üçüncü kitabı tamamen aşkla ilgili.. Aradan 2 yıl geçmiş ve Emma Tıp okumak için üniversiteye gitmiş. Ancak hala kabuslar görüyor ve yinede mutlu değil çünkü çok Evan'a çok aşık ve kendi yaptığı hatalar yüzünden ayrılar. Burada tamamen dışa dönük, partiler, arkadaşlar derken Cole ile tanışıyor. Ona aşık değil ancak Cole onun için yara bandı gibi..

Hayat böyle akıp giderken annesinin ölüm haberi üzerine kabuslarının olduğu yere geri dönen Emma, Evan ile karşılaşıyor. Evan'ı cenazede görmesi bitmeyen duygularını arttırsa da Emma çok inatçı bir şekilde onu reddediyor. Ancak Evan'ın onu bırakmaya niyeti yok. Yaz döneminde arkadaşları ile planladığı Santa Barbara tatilinde ortak arkadaşlar edinen iki aşığımızın inişli, çıkışlı ilişkisi ile aşkı mı yoksa inat mı kazanacak.. Mutlu sonlara bayılırım. Bu kitapta karakterlerin gelişimi resmen gözünüzün önünde oluyor. Bir de seriyi benim gibi bekleyip arka arkaya okursanız ki çoğu seride bunu tercih ediyorum. Tadından yenmez...



Benimle Kal - Rebecca Donovan / Nefes Serisi #2


Benimle Kal - Rebecca Donovan 
Puanım 5/5
''Hayatın anlamını istediğin kadar sorgulayabilirsin, ama şunu bil ki benim anlamım sensin...''

Dürüst, korkusuz ve tutku dolu... Benimle Kal, duygularınızı heyecan dolu bir yolculuğa sürükleyip tahmin bile edemeyeceğiniz bir sona ulaştıracak.

(Tracey Garvis-Graves,New York Times Bestseller Yazarı)


''Serinin bu ikinci kitabını okuduktan sonra söyleyebileceğim tek şey şu: Kesinlikle beklediğinize değecek.'' (Amazon)



İkinci kitapta Emma alkol sorunları olan  annesi ile yaşamaya başlıyor. Çok ideal bir hayat olmayacağını bilmesine rağmen ona bir şans vermek istiyor ve tabii ki burada da çuvallıyor. Alkol sorunları olan annesi Emma'yı babasının ölümünden sorumlu tutuyor.(Hiç alakası olmamasına rağmen) Ve bu kitapta tanıştığımız Jonathan, aslında annesinin sevgilisi ama Emma'dan hoşlanıyor.:( 

Kendisi de geçmişinde sorunlar yaşayan Jonathan ile Emma'nın yakınlaşması bir aşk üçgenini ortaya çıkarıyor. Bu duruma her ne kadar kızsam da mükemmel bir hayata sahip olan Evan'ın onu anlayamayacağını düşünen Emma, elinde olmadan sıkıntılarını Jonathan ile paylaşabiliyor ve Evan'ı daha fazla sıkıntıya bulaştırmak istemiyor. Doğru bir karar mı bilemedim ancak Evan bu kitapta çok kırıldı. Hoş bunda kendi annesininde payı çoktu ama ..

Emma 18 yaşına gelmesi ile babasının ölmeden önceki talimatı üzerine avukatı onunla irtibata geçiyor. Hem babası hakkında daha fazla bilgi sahibi olması açısından hem de aslında babasının zengin olması Emma'ya kalan hayatı iel ilgili seçim yapma şansı tanıyor.

Sonuçta bu kitabı da çok sevdim. Okumadıysanız hemen okumanızı tavsiye ederim.



2015/12/26

Tut Elimi - Rebecca Donovan / Nefes Serisi #1






Tut Elimi - Rebecca Donovan 
Puanım 5/5

Onu kurtarabilecek olan tek şey aşktı... geldi ve o en umutsuz anda kalbini kıskıvrak yakaladı. 

Weslyn'in Connecticut eyaletinde hayat olağan deviniminde akıp gitmektedir. Fakat Emma Thomas'ın tek isteği çevresi tarafından görünmez olmaktır. Onun tüm çabalarının sebebi, gördüğü zulmün eseri, vücudunda biriken yara izlerini gizleyerek hayatını her şey yolundaymış gibi göstermektir. 

Fakat Emma, bir gün Evan adında bir adamın çıkagelip tek günde hayatını değiştireceğini nereden bilebilirdi? Aşk ona, sırlarını açığa çıkarmak pahasına da olsa kabuklarından sıyrılma şansı tanıdı. 

Bir genç kızın hayatını değiştiren aşk hikâyesi, sessiz çığlıkları ve umuda pamuk ipliği ile tutunuşu: Tut Elimi 'Umut pamuk ipliğine bağlıysa aşk bir mucizedir...' (Tammara Webber ) 
'Ben böylesi etkileyici bir aşka daha önce şahit olmadım.' (Guardian) 
'Her yürek burkan sahnede kanınız donacak, her öpücükte kalbiniz sımsıcak olacak.' (Cynthia Shepp)

Evet uzun zaman önce okuduğum aklımdan çıkmayan bir serinin yorumunu yapmak istiyorum.

Emma Thomas babası öldükten sonra madde bağımlısı annesi tarafından amcası ve yengesine bırakılır ve onlarla yaşamaya başlar. Ancak yengesi bu durumdan hiç memnun değildir ve Emma ne yaparsa yapsın onun aşağılamalarından ve fiziksel saldırılarından kurtulamaz. Yeğenlerini çok sevdiği içinde bu konudan kimseye bahsetmez amcası dahil. 

Pasif bir adam olan amcası da bunu ısrarla görmezden gelir. Hikaye bu çıkmazda sürüklenirken okula yeni gelen Evan Matthews ile Emma'nın yaşamı birden değişir, ne kadar görünmez olmak için uğraşırsa uğraşsın ondan kurtulamaz. Hayatı bu kadar berbatken ona resmen bir hediye olan aşk sayesinde kendini çok güçlü hissetse de yaşadığı dramlar bitmek bilmez ve en sonunda Evan'ın da yardımı ile kurtulur. Ve adalet yerini bulur. Ancak her ne kadar hayatta kalsa da onu yeni bilinmezler beklemektedir.

Okurken duygusal anlamda çok karışık hissettim. Dram okumayı seviyorum sanırım. Emma eve her gittiğinde yüreğim sıkıştı, onun yerine çığlık atmak istedim .Ve kesinlikle Evan'a aşık oldum. Emma herkesten uzak durmaya çalışırken farkında olmadan attığı çığlıkları duyması, hep onun yanında olması, kurtulması için çabalaması..

“Kimse benimle ilgilenmezdi, ben de kendi kendime olmaktan memnundum. Burada her şeyin güvenli ve kolay olması gerekiyordu. Evan Mathews, nasıl oldu da sadece bir gün içinde benim durağan dünyamı yerinden oynatabildi?''
"Artık azalan nabzımı yok sayamazdım. Kalp atışlarım ritmini korumak için mücadele ediyordu. Karanlık her yerimi sardı. Kayıp gitmek çok kolaydı sanki; sessizliğe teslim olarak hiçliğin kucağında çözümü bulmak... Bu yere doğru sürükleniyordum. Fedakârlığımın anılarına tutunmaya çalıştım sonra. O sıcaklık, kalp çarpıntıları, Evan'ın gözlerindeki gerçek... Yaşamak bir seçenek miydi hâlâ? Aşkın ve kaybın dengesinde uğruna mücadele edeceğim şeyi aşk belirledi ve eğilip fısıldadı kulağıma: TUT ELİMİ " 

Tersyüz - Amy Harmon


Tersyüz - Amy Harmon
Puanım 5/4
Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. 
Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… 

Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... 

Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının,sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi. Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... 

Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...
"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." 
-A Love Affair With Books -

"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-

"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-

"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü." -Tuğçe'nin Kitaplığı-


Spoiler içerir..
Gerçekten çok fazla kitap okuyorum. Bu kitap için biraz geç kalmışım sanırım. Ben yazarı 'Bir Başka Mavi' ile tanıdım. Ama okuduğum yorumların hepsi bu kitabın çok iyi olduğu yönünde olduğundan onu da hemen okudum. Beklentim oldukça fazlaydı ve hayal kırıklığı diyecek boyutta olmasa da beni çok etkileyen bir  kitap olmadı. Kitabı okurken aklımda sürekli deli sorular dolaştı.Şöyle ki;
Liseden mezun olan 5 çocuk ki bunlar gelecekleri parlak, okulun güreş takımı, bazıları burs almış, biri baba olacak, yani hayatlarında her şeyi yapabilecek durumdalar.. Ama bu çocuklara bir kişide çıkıp demedi ki ne işiniz var sizin Irak'ta, bu savaş bizim coğrafyamızda bile değil. Amerika'ya hizmet etmek için savaşmanız gerekmiyor. 
11 Eylül sonrası okul okul gezip gençlere askerliği özendiriyorlar ve bizim Güzel Çirkinimiz buna kanıyor. Bir de üstüne yalnız gitmek istemediği için diğer 4 arkadaşını da ikna ediyor. Ambrose savaştan yüzünde büyük bir yara ve bir gözü ile kulağını kaybedip dönüyor. İyi ki bir 11 Eylül olmuş haklarını yemeyelim pazarlamasını çok iyi yapıyor Amerika'lılar. Filmler,kitaplar trajediler.. Bizler bu konuda zayıfız. Felaketlerimizi olmamış kabul ediyoruz.
Bir de kızımız var ki Fern daha küçükken annesinin hakkında konuşmasını duyuyor ve güzel olmadığını öğreniyor. Ancak çirkinde değil sadece sıradan bir kız özellikle gelişme çağında ancak kitabın ilk 100 sayfasında sürekli güzel olmadığını söylüyor. Hep alt vurgu ben çirkinim, güzel bir yüzüm olmadığı için.. Ne var yani diş sorunu tellerle çözülmüş, saçları da kızılmış ee bu çirkin olduğu anlamına mı geliyor. Ayrıca o kadar merhametli, kocaman kalbi olan bir kız ki.. Zaten kasabanın rahibinin çok istediği ancak geç elde ettiği tek çocuğu.. Birde yeğeni Bailey var, Fern'in kuzeni ve okul koçunun oğlu.. Yaşadığı hayatı doldurmaya çalışan ve her günü sayılı olan bir çocuk.. Ölüm ens
Fern'in 16 yaşında yazdığı bir yazının alıntı için tam sırası sanırım.

''Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?

Yürüyemeyen bacaklar, göremeyen gözler yaratır mı?
Başındaki saçları serseri bir isyankarlık içinde ayaklanana kadar dalgalandırır mı?
Sağır bir adamı daha da bağımlı yapmak için kulaklarını kapatır mı?
Görünüşüm bir tesadüf mü, yoksa sadece kaderin bir cilvesi mi?
Beni böyle o yarattığına göre, nefret ettiğim şeyler için O'nu suçlamam uygun düşer mi?
Her aynaya baktığımda daha da kötüleşen kusurlar için,
İçimde fark ettiğim kötülük için, tiksinti ve korku için,
Bizi anlayamadığım bir neden yüzünden, kendi zevki için mi şekillendirir?
Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?''

Bir de yine kafama takılan bir diğer konu ne kadar seviyor olursan ol, bir erkek senin farkına kendi yüzünün yarısı yok olduğunda varıyorsa ne hissedersin. Gerçi biz kitabı ikisinin ağzından da okuduğumuz için savaşa gitmeden de Fern'den hoşlandığını biliyoruz.


Şimdi bu konuları geride bırakır ve sorgulamadan okursak kitabı sevdim. Duygu yansıtmaları çok başarılı olmuş ancak dediğim gibi kurgu beni düşündürdü. En sevdiğim karakter
 Bailey , Fern'in kuzeni ve okul koçunun oğlu.. Yaşadığı hayatı doldurmaya çalışan ve her günü sayılı olan bir çocuk.. Ölüm ensesindeyken bununla barışmak zorunda olan ve her anını müthiş bir zevkle yaşamaya çalışan.. Kitapta sık sık okuduğum gibi büyük lütuf.. Fern'i de sevdim hatta Ambrose'u da farklı bir hikayeleri olsa yada daha tutarlı anlatılsa daha da çok severdim. 





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;