2016/07/31

Tutku Oyunları Kitap Yorumu


Tutku Oyunları - Aleatha Romig
Puanım 5/4

Aşk, günahlarla yoğrulmuş bir oyunu bozabilir mi?

Claire Nichols, kusursuz hayatların, büyülü masalların ardında en kötü kâbusların yaşanabileceğinden habersizdi. Ta ki onunla tanışana kadar; Anthony Rawlings. Zorba, acımasız, gözü kara. Fakat aynı zamanda zengin, kibar, güçlü ve nefesleri kesecek kadar yakışıklı. 

Parıltılı yaşamların gürültüsünden uzak, sıradan bir barmen olan Claire, onun tatlı tuzağına düştüğünde ise artık her şey için çok geçti. Nefretin bile çekici geldiği bu dünyada, tutku ve şehvet dolu bir oyunun en önemli parçasıydı artık.

Bu oyunun sınırları yok ama kuralları var. Hayatta kalmaksa ancak kurallarla mümkün. "Kimse onun kurallarının sonuçlarından kaçamaz."
-Alfred A. Montapert-


Erotik Romans türünde görünen bu kitabın kesinlikle erotik romans ile alakası yok. Türevlerinden çok farklı, gerçek kötülüğü görebileceğiniz, nasıl bir ruh hali ile yazıldığı hakkında bolca düşündüren bir kurgu.. Kitabın ilk sayfasında da belirtildiği gibi; Yoğun fiziksel ve psikolojik şiddet, tecavüz, kaçırılma ve erotizm içerir. Bu konuları okumaya katlanamıyor ya da sevmiyorsanız kesinlikle uzak durmalısınız. Her ne kadar hikaye de çok fazla detay verilmeyip sadece ne olduğunu anlamanıza yetecek kadarı yazılmış olsa da ağır bir konusu var.

Gelelim konusuna, eh spoiler vermeden anlatılması çok mümkün olmasa da deneyeceğim. Klasik sevdiğimiz erotik romansların aksine gerçek kötü ve değişmeye niyeti olmayan erkek karakterle karşı karşıyayız. Öyle ki ondan gerçekten nefret ediyorum. 

Anthony, çok zengin, karizmatik. yardımsever, yakışlıklı, kısacası basına göre mükemmel olan bir bekar.. Ancak onun bilinmeyen yüzü bunun tam tersi. Claire, sıradan bir barmaid iken Anthony ile tanışıyor. Bir kaç gün sonra ise kendisini bilmediği bir şehirde, hiçliğin ortasında bir malikanede, kaçırılmış ve hizmet ederken buluyor. Her ne kadar, güçlü bir karaktere sahip olsa da bir süre sonra hayatta kalmanın bu nefret ettiği kişi ile uzlaşmaktan geçtiğini anlıyor. 

Sıradan bir psikopat zengin erkek katliamı gibi görünse de aslında kitabın sonlarına doğru, Claire'in sıradan bir kurban olmadığı anlaşılıyor. Kitabı okurken bir kısmından (psikolik ve fiziksel şiddet kısmı) nefret ettim. Ancak yazarın kalemi o kadar akıcı ve hikayenin sıralaması öyle doğru ki bırakamadım. Sonlara doğru ise yazarın kurgusuna hayran kaldım. Olay bambaşka boyutlara geldi. Şu an okumakta olduğum ikinci kitabında yorumunu en kısa zamanda gireceğim.

Sonrası ağır spoiler içerir. 
Kitabı okumadıysanız ve okuyacaksanız devamını okumamanızı tavsiye ederim.

Hikaye Stockholm sendromunu anlatıyor. Tüm yaşadıklarından sonra aşık olması kabul edilemez. Memnun etme çabası, kendini kaybetmesi ve her ne isterse kabul etmesi beni çok sinirlendirdi. Ancak psikolojik olarak Öğrenilmiş Çaresizlik denen bir konu var. Çokta yargılayamadım. Her ufak baş kaldırının ağır bir cezasının olması, ablasını aramak için izin istemesi ya da bahçeye çıkmak için,.. Yaşadıklarının en hafifi olmasına rağmen sanırım en ağır geleniydi. Gerçekte bu kadar kötü insanların olma ihtimali beni çok korkuttu.

Birde kendi aile ilişkilerime şükrettim. Çevremde ki kimse benim mail atarak ortadan kaybolmamı kabul etmez. Bir insanın ortadan kaybolmasının fark edilmemesi çok acı.. Bu stockholm sendromu acaba yakışıklı ve zengin olmasa da gerçekleşir miydi acaba diye de çok düşündüm. Yani çirkin ve çulsuz bir adam tarafından kaçırılsan uyum sağlamaya çalışır mısın? Sanmıyorum!!!

Seri 5 ana kitap ve 3 ara kitaptan oluşuyor. 













2016/07/27

Kan Kırmızı Yol Kitap Yorumu // Toz Diyarı Serisi 1


Kan Kırmızı Yol - Moira Young
Puanım 5/4

Saba kum fırtınaları tarafından harap edilmiş çorak bir diyarda yaşamaktadır. Çok sevdiği ikizi Lugh kaçırılınca gözü pek Jack ve Özgür Şahinler'le birlik olup Lugh'u aramaya koyulur. 

İkizi Lugh'u bulmak için pek çok güçlükle savaşmak durumunda kalan genç kız, zekası ve iradesiyle tüm zorlukların üstesinden gelmeye, düşmanlarını yenmeye çalışır. Üstelik bu süreçte hem mücadelelerinde yenilmez biri olduğunu hem de aşkı ve dostluğu keşfeder. Heyecan ve aksiyonun bir an olsun hız kesmediği Kan Kırmızı Yol soluksuz okunacak bir roman. 

"Ridley Scott'ın da bu kitabın yayın haklarını almasında şaşılacak bir yan var mı?" 
-New York Times-

"Ürkütücü ve macera dolu. Açlık Oyunları'yla eş değer."  
-Los Angeles Times-

"Vahşi ve heyecan verici." -
The Wall Street Journal-

"Kan Kırmızı Yol üslubu ve karakterleriyle kendini benzerlerinden ayırıyor. Çarpıcı ve kesinlikle orijinal."   
-MTV.com-
Lugh'un saçları altın sarısı. Bense siyah saçlıyım.Onun gözleri mavi. Benimkiler kahverengi.O güçlü. Ben cılız.O hoş görünümlü. Ben çirkin.O benim ışığım.Ben onun gölgesiyim.
Distopya olarak sınıflandırılmış bir kitap ve açlık oyunları tarzı yorumları okuduğum da çok daha hareketli bir hikaye bekliyordum. Her ne kadar aksiyonu yeterli olsa da uç noktalarda değildi. Yazarın kaleminin gücünü ve epik fantastik kurgusunu sevdim. Zaman zaman bana Yüzüklerin Efendisi'ni okuyor hissi verdi. Frodo ve hobbitler yola düştüğünde başlarına ne geleceği beklemek gibi.. Kurguda benzeşme olmasa da beklenti hissi aynıydı.

Konusuna gelecek olursak; Saba, Lugh ve Emmi babaları ile birlikte Gümüşgöl'de herkesten uzak yaşıyorlar. Saba ana karakterimiz ikizi Lugh ile birlikte kış gün dönümünde doğmuşlar. Babaları yıldızları okuyan garip bir adam.. Bir gün Lugh, kaçırılınca ve babaları öldürülünce Saba, Lugh'u bulmak için yollara düşüyor.

Kendini önce çölün içinde sonra dövüş kafeslerinde buluyor ve Emmi'yi de korumaya çalışıyor. Yolda edindiği dostlarla birlikte kardeşini zamanında bulabilecek midir? Ben karakterlerin hepsini sevdim ama Jack'e ayrı bir parantez açmak lazım. Kurguya eklendikten sonra hikaye aktı gitti. Birde yazarın kelimelerini çok sevdim. Dürbün için uzak görücü, Uçak için uçurucu,vb..

Toz Diyarı Serisi 3 kitaptan oluşuyor. İkisi çevrilmiş. 









2016/07/26

Kimi Seçtiğine Dikkat Et! Kitap Yorumum


Kimi Seçtiğine Dikkat Et! - Jennifer L.Armentrout
Puanım 5/4

"Karanlık Elementler" macerası, serinin üçüncü kitabı Kimi Seçtiğine Dikkat Et ile soluk soluğa sürüyor!

Her seçimin bir sonucu var. Ama on yedi yaşındaki Layla herkesten daha zorlu seçimlerle, daha ağır sonuçlarla karşı karşıya… Işık mı karanlık mı? Kışkırtıcı iblis Roth mu, koruyucu Muhafız Zayne mi? Hepsinden zoru da hem iblis hem Muhafız olan Layla'nın hangi yanını seçeceği…

Üstelik Layla yeni bir sorunla karşı karşıya: İblislerin en ölümcülü olan Lilinlerden biri kaçtı ve en yakın arkadaşını ele geçirdi.

İki dünyanın, iki yakışıklının arasında bölünmüş olan Layla, eski bir pazarlığın kıskacında bir çözüm bulmaya çalışıyor. Sırlar her yana saçılmış, doğruyla yanlış birbirine karışmışken yapılabilecek tek şey sadece kalbinin sesini dinlemek ve var gücünle savaşmak!


Bu seriyi neden okuduğumu bol bol düşündürdü bana yine bu kitap! Sanırım Roth ve Zayne için.. Hikaye yine inanılmaz akıcı ancak sık sık 'Aaa bu Alacakaranlık'ta da yok muydu' dedim. Yaratıkları kendine özgü olabilir ancak ikili ilişkiler hep aynı senaryo da dönüyor hissi verdi. Bu arada baştan söyleyeyim serinin en sevdiğim kitabı oldu. Bir noktadan sonra aman boşver deyip kendimi kaptırdım. Klişe de olsa bu karakterlerle yine sevdim.

Hikayeye gelecek olursak, Layla yine tüm saflığı ve salaklığı ile karşımızda bu açıdan Bella'yı aratmıyor. Gözünün önündekileri görmemekte direniyor. Annesi olan Lilith ile ilk kez karşılaşıyor ve bir ara Cehennem'i ziyarete gidiyor. Alfa'ların da dahil olduğu çok stresli günleri de Roth'un koynunda geçiriyor. Bu kadar gücün böyle bir zeka! ile harcanması yazık değil mi derken.. Yok ya o kadar da yüklenmemek lazım..

Bu arada hikayelerde kız hep iyi olmak zorunda mı? Mesela Layla karanlığı seçse ne olur? Bence bir kurguda bunun üstüne yapılmalı.. Roth meselesine gelince, tamam özgür irade vs tamam da, Veliaht Prens olan bir iblisin meleklere taş çıkarması adil mi? Bu nasıl bir karakter değişimidir? Yine gözüme batan ama hikayenin akıcılığında rahatsız etmeyen bir mesele de devrik cümleler ve çeviriler oldu ki, bu serinin tüm kitapları için geçerli bu..

Sevdiğim kısmı ise hikayenin akıcılığı ve özellikle erkek karakterleri oldu. Layla'da fena değildi.. Özellikle ne olduğuna dair ortaya çıkan gerçekler, yaradılışın tarihi ve ebeveyn sorunları gibi konuların ortaya çıkmasını sevdim. Bu sefer eklenen Cehennem Efekti, Patronun ya da Ölüm'ün işe karışması, kurguyu çok farklı yönlere çekiyor. Bir de o büyülü hayvan meselesi var. Bambi olmamalıydı diyorum.. Cayman denen iblisinde diline bayıldım. 'Çay fincanım mı?' Seri üç kitaptan oluşmuş ama devamı olsa onları da okurdum. 

Karanlık Elementler Serisi yorumum için tık tık!


Alıntılar

Bambi bir Muhafız yemişti.
Ponpon ise bir Alfa.
Bu büyülü hayvanlar amma da arsızdı yahu.


“Zor olduğunu tahmin ediyorum etmesine, ama aslında bilmiyorum. Kendimden başka bir şeyi ya da birini sevmedim,” diye cevap verdi ve buna tek kaşımı kaldırdım. En azından dürüsttü. “Sevdiğin birini kaybetmek berbat olmalı.”

“Bu sevimli saflığının aslında şirin bir ahmaklık olduğun düşünmeye başlıyorum. Köyün aptalının sevimli versiyonu gibisin.”

“Senin şu Lilin, sevgili anneciğinin serbest kalmayacağını ve elinden hiçbir şey gelmeyeceğini fark ettiğinde ne yapacak dersin?" Ellerini havaya kaldırdı ve parmaklarını eğip büktü. “Kaos baş gösterecek ve kaos baş gösterince ne olacak sence? Devreye Alfalar girecek ve sayıları o kadar fazla olacak ki Ponpon hepsini yemeye çalışırken mide fesadı geçirecek. Bunu istemeyiz. Cidden.”









2016/07/25

Başka Bir Gün Kitap Yorumum


Başka Bir Gün - David Levithan
Puanım 5/3

Her aşk hikâyesinin iki yüzü vardır.
Doğaüstü olanların bile.


"Seni tekrar görecek miyim?" diye sordu.
Başımı evet dercesine salladım.
"Sana kanıtlayacağım," dedi. 
"Gerçekten ne anlama geldiğini göstereceğim."
"Neyin?"
"Aşkın."

Her gün başka bedende uyanmak zor…
Bunu yapan insanla birlikte olmak da…

Rhiannon için her gün aynıdır. Hayatını olduğu gibi kabullenmiş; dengesiz erkek arkadaşı Justin'i hak ettiğine inanmış, hatta birkaç kural belirlemiştir: İlgi manyağı gibi davranma. Onu rahatsız etmemeye çalış. Fazla ümitlenme.

Ta ki ilişkilerinde her şeyin değiştiği güne kadar… Mükemmel fakat Justin'in ertesi sabah hatırlamadığı bir gün.

Sonra başka bir gün, tanımadığı biri karşısına çıkıp Rhiannon'a o mükemmel günde yanındakinin aslında Justin olma- dığını açıklar ve genç kızın tekdüze hayatı bambaşka bir yön alır…

"Levithan bu romanı öncekinin 'ikizi' addetse de, tek başına okunabilecek kadar ondan bağımsız ve son derece tatmin edici bir kimliği var." 
-Booklist-

"İlişkilere ve sonucunda doğan trajik olaylara değinen bu kitabın konusu ve üslubu Levithan'ın hülyalı karakterlerini ve fikirlerini çok iyi yansıtıyor." 
-Kirkus Reviews-

İlk kitabı hergün, gerek konusu, gerek yazım tarzı olarak çok beğendiğim bir kitaptı. İkincisi için aynısını söyleyemeyeceğim çünkü kitabın aynısıydı. Bu sefer Rhiannon'un bakış açısı olduğu için farklı kısımlar vardı evet, Justin'e olan aşkını farklı hissettik doğru ama yinede ikisinin birden okunması gereksiz diyebilirim.


İlk kitabın bitişinde devamının geleceği çok belliydi ve bedenden bedene gezen başkalarının varlığı ortaya çıkmıştı. İkincisinin bu noktadan hareket edeceğini düşündüğüm için tanıtımına bakmadan aldım ki bu yüzden yazarı yerden yere vurma hakkım yok. :) Zaten okusam da alırdım muhtemelen ve beklentim farklı olmayacağı için yine severek okurdum.

**Kendime not: Arka kapak yazılarını okumadan seri kitap dahi olsa alma! 

Bu hikayenin devamının nasıl geleceğini çok merak ettiğim için umarım yazar bu çizgiden devam ettirir. İlk kitabı daha çok sevdim çünkü A'nın yaşamı ve yaşadıkları çok daha ilginçti. Bu kitabı ilkini okumadan okuyabilirsiniz ama benim tercihim ilki yani A'nın bakışı...





Bekir Kitap Yorumum


Bekir - Işıl'ca
Puanım 5/4

Yaşam, Umut Üzerine Kurulan Camdan Bir Dünya…
Aşk; Bekir'in kaderine yazılmış bir vuslattı ve savaşmadan bu aşka ulaşamayacaktı. Yıllar boyu sadakatle savaşacak, ruhunun karanlığını aşkıyla aydınlatacaktı... Her şeye rağmen sabırdı aşkı... 

Ne geçmişi... ne geleceği... ne umutları yön verecekti hayatına. Dua olacak bir cümle girecekti ailem diyeceği insanlarla birlikte karanlık çökmüş öksüz ruhuna... 

İyiyim... İyiyiz... Biz hep iyi oluruz.
Yıllarca içini kemiren kimsesizliğe, ailem diyeceği, uğruna canını vereceği insanlarda bulduğu sevgi cevap verecekti. 


Kan olmak değildi mesele... 
Mesele can olmaktı...


Aşkı sen yaz… ben yazayım… istersen bir ömür birlikte yazalım..
Bekir ile Selma'nın dillere destan aşkının, sessiz Bekir'in geçmişinden günümüze yaşadıkları, hayatta kalma mücadelesi ve Duygu'nun ısrarla vurguladığı merhametine bolca tanık olacağınız, bu kadar sabırda yok artık dedirtecek çook güzel bir kitap olmuş. Bekir'in sessizliğinde ki çığlıklarına tanık olmak enteresandı. Yazarın diline zaten alıştım artık, kalemi de aynı akıcılıkta devam ediyor.
Aşk delilikti. Kapana kısılmaktı. Sonu ucu başı belli olmayan bir yoldu ama güzeldi.
Bir Türk Masalı tam gaz devam ederken, Ali'm kitabının aksine daha çok geçmişin anlatıldığı bir hikaye kurgulamış yazar.. Ee bu develeri ve aileye yeni katılanları benim gibi çok sevenler için küçük bir hayal kırıklığı olabilir. Sedat ile Bekir'in askerde tanıştıklarını biliyorduk. Ancak detayları bizzat Bekir'in ağzından okumak başka.. Dursun ile Durmuş'a bayıldım.
Ben... ipsiz, sapsız, yuvasız Bekir. Birinin kalbinde yer mi etmiştim?
Yine en çok içimi acıtan Duygu'nun hikayesinin Bekir versiyonu oldu ki, bir de sırada Sedat versiyonu gelecektir diye ümit ediyorum, daha ne kadar acıtabilir. Birbirlerine olan güvenleri ve kimsesizliklerinden gelen aile olma içgüdüsü çok kuvvetliydi. Geçmişleri ve içine atıldıkları hayatta ki vicdan muhasebesi de Bekir tarafından sıkça yapılmış.

Selma'yı, Bekir'in gözünden okuyup sevmemek elde değil. Ancak kavuşmalarının o kadar uzun sürmesi gerekmiyordu bence.. İlk kitapta da aynı düşünmüştüm. Sonunda ki günümüzü anlatan bölüm en sevdiğim oldu. Belki yazar Sedat'ta daha kapsamlı yer verir. 


Bir Türk Masalı Serisi
1) Duygu
2) Ali'm








Karanlığın İçinden Kitap Yorumum



Karanlığın İçinden - Alexandra Bracken
Puanım 5/4

Bazen Karanlık İçinizde Yaşar Ve Çoğu Zaman O Kazanır. Bir yol uzanıyor önümüzde. Acıyla ve öfkeyle sarıp sarmalanmış, Etrafı dikenli tellerle örülmüş bir yol bu. Kayıplarla ve gözyaşlarıyla dolu… Ama çok ileride, yolun sonunda, Belli belirsiz parıldayan titrek bir ışık var. Sönmeye yüz tutmuş olsa da Hayatın bizim için hazırladığı sonu yeniden Yazmamız için direniyor. Biliyorum, karanlığı deliyor bu yol. Biliyorum, karanlık zihinler Aydınlığa kavuşuyor.

"Bracken'ın bu sürükleyici ve tüyler ürpertici distopyası hafızalarınıza kazınacak."
-Kirkus Reviews-

"Bu seri, distopya okuyucuları için bir baş ucu kitabı olacak." 
-School Library Journal-

"Gerilim yüklü, duygusal ve acımasız… Hiç şüphe yok ki Karanlık Zihinler Serisi'nin tutkunları, - üzerine epey kafa yorulduğu belli olan bu sona bayılacak." 
-Booklist Online-


Karanlık Zihinler Serisine düşkünlüğüm malumunuzdur. Her kitap sonrası bir bölüm olmak üzere toplam 3 bölümden oluşan bu ara kitapları sevdim. Ancak ben üçüncü kitabı okuduktan sonra aldığım için ilk bölümde biraz yavaş ilerledim. 

İlk bölümde IAAN'li çocuklara dışarıda ki normal yetişkinlerin bakış açısı anlatılmış, bir avcı olmak isteyen ancak ilk avı bizim Zu olunca işleri bir hayli karışan ve kendini başka bir konumda bulan bir gencin hikayesi ki eğer zamanında okusaydım ikinci kitapta ki nerede bu Zu bilmecesi çözülmüş olurdu.

İkinci ve üçüncü bölüm bağlantılı, Ruby'nin çok sevdiği arkadağı Sam ve onun çocukluk arkadaşlarının kaçışı, yeni gelinen noktada hükümetin ve serbest kalan çocukların hayatları üzerinden gitmiş. En sevdiğim kısım ise, Kırmızı olan Lucas üzerinden, kırmızıların yaşadıklarının detayına inmesi ve sonunda bizim Ruby'nin çetesinin dahil olmasıydı.

Okumadan son kitaba geçebilirsiniz ancak karanlıkta kalan kısımları aydınlattığı için ben sevdim bu kitabı...

Serinin Diğer Kitapları








2016/07/15

Başmeleğin Gözdesi Kitap Yorumum


Başmeleğin Gözdesi - Nalini Singh
Puanım 5/4

Nalini Singh, meleklerin hüküm sürdüğü, vampirlerin onların sadık hizmetkârları olduğu ve en büyük bedeli masumların ödediği nefes kesici dünyaya geri dönüyor.

Vampir avcısı Elena Deveraux ve sevgilisi, ölümcül Başmelek Raphael New York'a geri döndüklerinde yeni bir tehlikeyle karşı karşıya kalmışlardı... Bir okula saldıran vampirin geride bıraktığı manzara tamamen dehşet vericiydi; ve bu daha bir başlangıçtı. Kana susamış vampirlerin sayısı bir bir artarken şehrin sokakları kana bulanmıştı. Daha da kötüsü Raphael'in kendisi de yavaş yavaş kontrolünü kaybetmeye başlamıştı; gökyüzünü açıklanamayan kara bulutlar kaplamış, yeryüzü sarılmıştı. 

Kehânet ürkütücü bir şekilde gerçekleşiyordu: Hain ve kadim bir ölümsüz diriliyordu. Vahşi rüzgârlar onun adını fısıldıyordu: Caliane. O, oğlu Raphael için geri dönmüştü. Bunun için yolunun üzerinde ne varsa yok etmeye hazırdı, ve yolunun üzerinde tek birisi vardı: Elena, oğlunun yok edilmesi gereken gözdesi...

"Eğer aranızda hâlâ başmeleklerin ve ölümlülerin bu muhteşem dünyasıyla tanışmamış olanlar varsa, yaptığınız her şeyi bırakıp en yakın kitapçıya koşun: Raphael sizi bekliyor."  
-Supernatural Snark-

"Başmeleğin Gözdesi şehir fantazyası ve romans karışımlarından biri, ve bu türün sevenlerine şiddetle tavsiye edilir. Muhteşem!"    
-Supernatural Snark-

"Bu seri okuru yakalıyor ve bitirdikten sonra bile etkisinden kurtulamıyorsunuz. Buradaki eleştirmenler olarak en iyi paranormal serilerden biri olduğunu düşünüyoruz."     
-The Book Reading Gals-


Serinin üçüncü kitabını da bitirmenin huzuru içindeyim. Öncelikle kitapların çıkış hızı beni çok memnun ediyor. Bu konuda yabancı yayınlarına kocaman bir teşekkür.. Melekler ve Vampirlerin insanlarla bir arada yaşadığı bu fantastik dünyayı çok seviyorum. Her ne kadar bazı boşlukları olsa da.. Serinin ilk kitabının yorumunda buna değinmiş ancak sonra yazarın ilk kitabı olduğunu fark edince şans vermeye karar vermiştim. Ve her kitapla birlikte yazarın kalemini güçlendirdiğini memnuniyetle fark ediyorum.

Hikayemize gelirsek, Elena Raphael'in sevgilisi değil eşi ki bu asla kırılamayacak bir bağ. Her iki karakterde çok güçlü olduğundan dolayı ilişkilerinde kimin yumuşayacağını merak etmiştim. Sevinerek söylüyorum ki henüz öyle bir karakter devşirmesi yaşamadık. Ortak noktayı bulma çalışmaları ve birbirlerini oldukları gibi kabullenmenin zorluğunu yansıtmalarını sevdim.

Şehir, yine kan gölüne dönüyor ancak bu sefer kimin yaptığı konusunda fikirleri olsa da ortada boşluklarda var. Her iki karakterde kendi geçmişleri ile olan kavgalarını ve kabullenme aşamalarını birlikte yaşadı. Devam kitaplarında da geçmişleri önemini sürdürecek sanırım. Elena'nın babası tam bir iki yüzlü her zaman ki gibi ancak ailesi ile kardeşinin durumu nedeni ile Elena daha sık görüşüyor ve onlar hakkında yeni fikirler ediniyoruz. 

Bir de melek çocuklardan bahsetmişken Elena ile Raphael'in çocuğu olsa nasıl olur? Bu paranoyak Başmelek onları korumak için neler yapar merak ettim. Meleklerin arasında favorim hala İlium..

Caliane hakkında henüz bir fikir edinemedim ancak sırada ki tehdidin o olacağını sanmıyorum.Kurgunun gidiş yönünü çok sevdim ve sonra ki kitabı merakla bekliyorum. 

Lonca Avcısı Serisi
1) Meleklerin Kanı
2) Başmeleğin Öpücüğü







2016/07/13

Işıltı Kitap Yorumum


Işıltı - Paula Weston
Puanım 5/5

Gölgeler serisinin üçüncü kitabı IŞILTI'da tehlike büyüyor, riskler giderek artıyor… 

Gaby Winters hayatının daha karmaşık hale gelebileceğini sanmıyordu, fakat fazlasıyla yanılıyordu. O, sandığı gibi on dokuz yaşındaki kaygısız genç kız değildi. O bir Refaim'di, düşmüş meleklerin soyundan geliyordu. 

Öldüğünü sandığı ikiz kardeşi hayattaydı. Şimdiyse Rafa; seksi ve sinir bozucu Rafa, Gaby'nin peşindeki iblislere tutsak düşmüştü ve acı çekiyordu. 

Gaby'nin tek seçeneği kendi içinde ikiye ayrılan Düşmüşlerin birlikte hareket etmesini sağlamaktı, yoksa Rafa'nın hiç şansı kalmayacaktı. Bu, zamana ve tarihin gerçeklerine karşı bir yarıştı ve şimdiden çok geç kalınmış olabilirdi… 

"Gizem, aşk ve soluksuz macera."
-The Reader's Den-


Bu kitabın yorumunu okuyorsanız serinin ilk iki kitabını okuduğunuzu varsayıyorum. Hafızasını kaybetmiş refaim ikizler Gaby ve Jude sonunda birbirine kavuşmuştu ancak seksi kötü çocuk Rafa iblislerin elinde esir düşmüş ve berbat işkencelere maruz kalmak üzere alıkonulmuştu.

Taya ve Rafa'yı kurtarmak için tüm refaimliler, Tapınak'ta toplanmış, beşlerin ve başmelek Nathaniel'in saldırı emrini vermesini bekliyor ancak onların hiç acelesi yok. Bu durum başta Gabe ve Jude olmak üzere tüm Dışlanmışlar'ın sabrını zorluyor ve iki taraf refaimliler arasında sık sık kavgalar patlak veriyor.

Dany'nin durugörüleri sayesinde bir plan hazırlayabilen Dışlanmışlar, kendilerine katılan bir kaç Tapınak refaimi ile birlikte yine itaatsizlik yapıp arkadaşlarını kurtarmaya çalışıyor. Bu arada Nathaniel'in yalanları ortaya saçılıyor ve aralarından birinin onlara ihanet ettiği anlaşılıyor. Yaşanan tüm bu kaosun ortasında, iblis saldırıları insanları hedef almaya başlayınca kendi aralarında yol ayrımına geliyorlar.  

Jude'un karakterine bayıldım, çok güçlü ve sağlam.. Daniel'den çok hazetmedim. Sorgusuz itaat kısmı çok bana uygun değil. Nathaniel ise altından ne çıban çıkacak diye merakla bekliyorum ancak inanmalarını istediği hikayenin doğru olmadığını düşünüyorum. Yani düşmüş meleklerin günahlarını neden çocukları ödesin ve sorgusuz cehenneme gidecek olsunlar ki.. Bu onları silaha çevirmek için mükemmel bir mobbing yöntemi...

Yine soluksuz bir macera ve akıcı bir dille yazılmış olan devam kitabı tatmin ediciydi ancak sonunda yine öyle bir yerde bıraktı ki.. Nasıl beklenir sonra ki kitap bilmiyorum. Bu seriyi okuduysanız zaten bunu alırsınız ancak henüz okumadıysanız geç kalmışsınız derim...

Refhaim Serisi;
1) Gölgeler
2) Sis










2016/07/11

Sahil Bulvarı Kitap Tanıtımı




Sahil Bulvarı - Debbie Macomber
Puanım 5/5
Sevginin sonsuz derinliğinde kazanmak da var kaybetmek de...

Sevgili Okur,
Bizim oradaki güzellik merkezinde çalışan Teri Miller'ı hatırlıyor musunuz? İşte o bir süre önce ünlü satranç şampiyonu Bobby Polgar'la evlendi ve birlikte, Teri'nin hayal bile edemeyeceği güzellikteki bir eve taşındılar.

Teri benim sadece kuaförüm değil tabii, aynı zamanda dert ortağım. Son günlerde eşini endişelendiren bir şeyler olduğunu hissediyor. Bunu ona sorduğunda, Bobby "veziri koruduğunu" söylemiş ama Teri bunun satrançla değil, kendisiyle ilgili olduğunu düşünüyor.

Aynı güzellik salonunda çalışan Rachel'ın ise kafası epey karışık. Aramızda kalsın, iki adamın ondan hoşlandığını duydum. Ayrıca Roy'la Corrie'nin kızları Linette geçenlerde kasabayı terk etti, çünkü aşk hayatı tamamen dağılmış durumda. Sanırım hepimiz bunun nasıl bir sorun olduğunu biliyoruz.

Ah, bu arada, Teri manikür yaptırıp doya doya sohbet etmek için güzellik salonuna uğrayabileceğinizi söyledi. Şimdi Sahil Bulvarı'nda neler olup bittiğini öğrenme zamanı.   -Olivia-

"Macomber'ın sadık okuyucuları için tam bir ziyafet. Onun dikkat çekici anlatım yeteneğiyle yeni tanışanlar ise öyküyü kavramakta zorluk çekmeyecek.-Booklist-

"Dedikodu tadında neşeli öykülerden hoşlananlar kendilerini bu kitaba fena kaptıracak."   -Publishers Weekly-

"Okuyucular, Macomber'ın Cedar Cove'una aile buluşması rahatlığı içinde dönüyor."    -BookPage-


Bu seriyi gerçekten büyük zevkle okuyorum. Geçen D&R indiriminde bu kitabı okumadığımı farkettim. Kitabı seriden bağımsız okuyabilirsiniz yazar önemli noktalarda küçük hatırlatmalar yapıyor. Sevginin ve huzurun her çeşidinin işlendiği bu seriyi resmen dizi tadında okuyorum.

Ağırlıklı olarak Teri ve Rachel üzerinden yazılsa da Grace, Olivia ve aileleri hakkında da yeni gelişmeler var. Her yaştan çiftin aşkı bulmalarına bayılıyorum. Yazar arka kapakta zaten yazılabilecekleri yazdığı için keyifli okumalar diyorum.

Seri Sıralaması
1) Deniz Feneri Yolu
2) Gül Ağacı Sokağı
3) Pelikan Çıkmazı
4) Kızılcık Burnu
7) Sahil Bulvarı










Ateşin Varisi Kitap Yorumum

Ateşin Varisi - Sarah J Maas
Puanım 5/5

Karşınızda Alevlerin Tanrıçası Celaena Sardothien. 


Celaena artık küllerin ve ateşin varisi, kimsenin önünde eğilmeyecek. Ölümcül yarışmalardan ve kalbini parçalayan anılardan sonra hayatta kaldı. Şimdi de en karanlık gerçeğe doğru yola çıkıyor… 

Geleceğini sonsuza kadar değiştirebilecek korkunç bir gerçeğe doğru… Dünyasını köleleştirmeye çalışan acımasız canavarlar, ufukta birer birer görünmeye başladılar. Celaena gücünü toplamak zorunda. 

Sadece içindeki kötülükle savaşmak için değil, zincirinden kopmuş şeytanı yenmek için. Cam Şato ve Karanlık Taç'tan sonra Sarah J. Maas, suikastçısını, en göz kamaştırıcı parlaklığa ulaşması için ateşe veriyor.

Serinin üçüncü kitabına bayıldım. Daha öncesinde ilgili yorumlarımı okumuş olanların bileceği gibi, kitabın çevrilmemesine kızıp orijinal dilinde okumuştum. Ümidi kesmiş ve beşinci kitabın orijinalini beklerken Dex'in çevirisini görünce hemen aldım bir de türkçe okuma keyfi yaptım. Kitap çevrilmişken de verdiğim fazla bilgileri düzenlemek istedim.

Bu kitapta her kahraman başka bir yola dağıldığı için, yeni gelen karakterlerle birlikte çoklu anlatım tarzını seçmiş yazar. Celaena'nın Wendlyn'e yüzbaşı vasıtası ile gönderilmesine ve kendisinden bir şeyler saklanmasına kızan Dorian ile Chaol'un arası açık. Birbirlerine olan sevgileri azalmasa da az görüşüyorlar.

Ham büyü gücüne sahip olan ancak babasından bunu saklaması gereken Dorian  aşkı ve arkadaşlığı şifacı Sorscha'da buluyor. Sorscha ailesi büyü yasaklandığında Adarlan Kralı tarafından öldürülmüş ürkek ancak aynı zamanda asilere yardımcı olan bir kız. Dorian'a yardım etmek için her şeyi riske atıyor. İkisinin bölümlerini ve aşklarını çok sevdim.

Kitaba yeni katılan karakterlerden birisi Terrasen Generali Aedion.
Kralın çağrısı üzerine Adarlan'a geliyor. Hikayeye girişinde kendisini hiç sevmedim. Kaba kendi kafasına davranan Kral dahil kimseye nezaket göstermeyen belirsiz bir karakterdi. Kendisi Kuzeyin Kurdu adıyla anılan sayısız savaşta başarı kazanmış tehlikeli bir düşman gibi görünürken, Chaol onun asilerle birlikte çalıştığını öğreniyor ve ortak menfaatleri gereği bilgi paylaşımında bulunuyorlar. Sonraları gerçek karakterini tanıdıkça en sevdiğim karakterler arasına girdi. Aedion Celaena'nın yeğeni, Terrasen'in saldırıya uğradığı ve Aelin'in ailesinin yok edildiği geceye kadar birlikte büyümüşler ve Kraliçe'nin özel koruması olarak eğitim almış.

Kitaba yeni katılan karakterlerden biride Manon Siyahgaga. Kendisi bir cadı ancak büyünün topraklarında engellenmesi sonucu büyü gücünü kaybetmiş olan 3 cadı klanından birinde klan lideri (ikinci) konumunda.. Cadılarla büyülerinin serbest kalması karşılığında Kralın yanında savaşmaları ve bu ejderhaları kullanmaları konusunda pazalık yapılıyor.Cadılar kimseye sadakat duymayan, kalpsiz doğduklarını iddia eden kadınlardan oluşuyor ancak Manon karakteri hikayede bu konuda kendini çokça sorguluyor. En acımasız cadı olmasına rağmen.. Cadıları ve ejderhalarını da çok sevdim.

Sıradaki yeni karakterimiz ise Maeve. Wendlyn topraklarının ve Fey halkının ölümsüz Kraliçesi aynı zamanda da Caleana'nın teyzesi. Caleana'yı Wyrd Anahtarlarını bulması için önce bir eğitimden geçmesi, benliğini kabul etmesi ve sonrasında her sorusunu cevaplayacağı ile ilgili mecburi bir anlaşmaya zorluyor.

Birde Prens Rowan var ki bence forever Rowan bundan sonra. Ölümsüz,çok yaşlı ve ketum; ilk tanıştığımızda suratsız, acımasız ve kesinlikle tam bir savaşçı. Aelin'le ki kesinlikle Caleana ismini kullanmıyor sürekli kavga ve gerginlik içinde eğitimini gerçekleştiriyor ve onun benliğini Fey formunu kabullenmesini sağlamaya çalışıyor.

Nehemia'nın ölümünden de kendisini sorumlu tutan Aelin, kendini kaybetmişliğin dibine vurmuşken, Rowan onu Kraliçe'sine götürür ve Aelin kendini kabullenme ve gücünü ortaya çıkarma savaşına girer. Orada aldığı eğitim sonucu hem aşkı, hem kendini bulur ve düşmanları artık onun yaşadığını öğrenir. 

Chaol ve Dorian ise kendi savaşlarında yeni müttefiklerle kendilerini Aelin'in dönüşüne hazırlar ve büyüyü yeniden geri getirmenin yolunu ararlar. Morath dağında ise cadılar kendi arasında bir savaş ve eğitime tabii tutularak Kralın ordusuna hizmet için hazırlanır. Başlarda sakin başlasa ve yeni karakterleri hazmetmek için gereken süreyi verse de aksiyonun yine doruklarda olduğu müthiş bir devam kitabı...











2016/07/08

Senden Sonra Ben Kitap Yorumu


Senden Sonra Ben - Jojo Moyes
Puanım 5/4

Beni o kadar da sık düşünme.
Sadece iyi yaşa. Sadece yaşa... Sevgiyle, Will.

Louisa Clark ve Will Traynor birlikte altı ay geçirmiştir. Koca bir yılın yarısı... Ve bu altı ay çok şeyi değiştirmiştir. Lou artık kendi hayallerinden korkan o kasabalı kız değildir fakat hayatı Will'in istediği gibi cesurca yaşamayı da başaramıyordur.


Sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini bilmiyordur çünkü Will'in olmadığı bir dünya onun için hâlâ katlanılması zor bir yerdir. Boş bir apartman dairesinde yaşıyor, havaalanında korkunç bir işte çalışıyordur. Yaşasa da onun için hayat diye bir şey yoktur, ta ki karşısına onu Will'e götüren, kimsenin haberinin olmadığı bir bağlantı çıkana dek...

Kederden arınma yolculuğu hiçbir zaman dolambaçsız değildir ama hayat bazen o incecik çizgide yürürken sunar mucizelerini... Lou sonunda umudu tekrar bulup yeni bir hayat için hayaller kurmaya başlayabilecek midir?

Hikâyelerin mutlu sonla bitmesi için yola devam etmek gerekir...

"Aşka, kedere ve hayata sıcacık, komik ve umut dolu bir bakış... Yanınıza koca bir kutu mendil alın." 
-Stylist-

"Şaşırtıcı kurgusu, insanı kendilerine âşık eden karakterleri ve kâh ağlatıp kâh güldürmesiyle bu kitap resmen kusursuz." 
-Glamour- 

"Gündelik hayatı esprili ve sıcacık bir dille kaleme alma yeteneğine sahip olan Moyes, aşka inanmanızı sağlamadan önce yüreğinizi sızlatmayı başarıyor. Bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız." 
-Sunday Express, S- 

"Tıpkı Senden Önce Ben gibi bu kitap da yas ve yola devam etmek gibi zor konulara rağmen komik ve eğlenceli. Vakti geldiğinde hepimiz sevdiğimiz şeyleri yitiririz ama Moyes her zaman mutlu son yaşanmasa da yola devam edildiğini bize hem dokunaklı hem de esprili bir dille hatırlatıyor." 
-Miami Herald-

"Kalbi kırık bir kadının zor hayatına dair sıcacık, hüzünlü ama bir o kadar da komik bir hikâye." 
-Abendzeitung München-


Müthiş bir yükseklikten düştüğünde ne olacağını asla bilemezsin!

Kederin kendine özgü bir kokusu vardı. Rutubet, doğru düzgün havalandırılmayan kilise salonları ve kalitesiz poşet çay kokuyordu.

Senden Sonra Ben, çok büyük bir merakla beklediğim ve çıkar çıkmaz almış olmama rağmen araya giren bayram vs. gibi günler yüzünden yorumunu anca yazmaya fırsat bulduğum çok güzel bir kitap. Öncelikle beklediğime değen bir kitap ama beğenmediğim yönleri de oldu.

Hikayenin başında Lou, o kadar kendi karakteri dışında, o kadar vazgeçmiş ve sadece nefes almaya odaklanmış bir kadın haline gelmiş ki yadırgadım. Zaten başları yavaş geçiyor. Lou, kederine yoğunlaşmış olsa bu kadar garipsemezdim. Sadece nefes almaya odaklanmış ve kesinlikle hissetmeden, boş yaşıyor. O kadar ki sizde hissetmiyorsunuz. Tabii ki anca Lou'nun başına gelebilecek garip olaylar denklemi oluşana kadar. Keder insanı bu hale mi getirir bilmediğim için yorum yapamayacağım.

Lou'nun ailesi yine komedinin baş rolünü kapmış. İnanılmaz keyif aldım ve bolca ailesi ile vakit geçirdi. Toparlanma ve kederden arınma sürecini, Will'in son sürprizini, Will'in ailesini ve yeni eklenen karakterlerin hepsini sevdim. Hatta bana göre asıl şimdi hikaye yarım kaldı. Ancak yazarın sonrasını devam edeceğini sanmıyorum. İlki gibi dorukta bir romantizm yok ancak bu başka bir hikaye ve hayatın farklı bir kesimini, farklı duyguları işlediği için olmaması normaldi.

Sonuçta hikayeyi sevdim. Zorlama yazılmış gibi demiş bazı okuyanlar.. Bende o hissi uyandırmadı. Lou tamamen farklı bir kişilikteydi ancak Lou artık Will'i kaybetmişti. Hemde çok zor bir yoldan.. Hem aşkı hemde kaybı biliyordu. Ayrıca Sam olayı da bence cuk oturdu ;)

Bir diğer düşünceme de parantez açmadan edemeyeceğim. Bu yurt dışında aynı acıları yaşayan insanların kurduğu gruplardan bizim ülkemizde neden yok. Adsız alkolikler, yakınını kaybedenler.. Haftada bir buluşup acılarını birlikte sindirmeye çalışanlar.. 

1. Kitap Senden Önce Ben Yorumum için tıktık!










Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;