Kırık Dökük - Dawn Barker
Puanım 5/4,5
Bu etkileyici ve duygusal çıkış romanı sadece psikolojik bir gerilim olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni anne olmuş bir kadının en büyük korkusunu tüylerinizi ürpertecek bir gerçeklikle gözler önüne seriyor. Tony endişeliydi. Eşi Anna yeni doğan bebekleriyle pek başa çıkamıyordu. Anna bir bebek sahibi olmayı öyle çok istiyordu ki, Jack doğduğunda, hastaneden eve bir aile olarak dönmek ikisini de çok mutlu etmişti. Tüm bunların sadece altı hafta önce olduğuna inanmak zordu.
Fakat Anna o zamandan beri kendisi gibi değildi. Bir an ağlarken bir sonraki anda fazlasıyla iyimser bir hal alıyordu. Tony bunun yeni doğan bir bebekle başa çıkmaya çalışırken normal olduğunu, Anna'nın bu yeni duruma alışmaya çalıştığını düşünmüştü. Kendisi işiyle meşguldü ve zamanla her şeyin düzeleceğine emindi. Fakat işler hiç de öyle olmadı. Şimdi Anna ve Jack kayıptı. Ve Tony bir şeylerin fazlasıyla yanlış olduğunu nihayet fark ediyordu… Bu ailenin başına gelenler tüylerinizi ürpertecek, nefesinizi kesecek ve canınızı acıtacak.
"Düşündürücü, duygusal ve sert bir kurgu. "
-Meredith Jaffe, The Hoopla-
"Ruhsal bir bozukluğun ve kederin şefkatli ve derinlikle anlatıldığı olağanüstü bir hikâye."
-Kylie Mason, Newtown Review of Books-
"Yavaşça inşa edilen gerilimin üzerine kurulan Kırık Dökük psikolojik bir gerilim olduğu kadar, aynı zamanda da bir aile dramı. Kitabı bitirdikten sonra bile aklınızdan çıkaramayacaksınız."
-Bookseller & Publisher-
"Kırık Dökük doğum sonrası psikozunun bir aile üzerinde yaratabileceği en kötü etkilerin dokunaklı, duygusal ve sarsıcı hikâyesi."
-Aussie Book Reviews-
"Dawn Barker'ın bu enfes ilk romanı elimden bırakamadığım, karmaşık ve etkileyici bir hikâye."
-Book'd Out-
Kitabı okurken çok farklı duygular arasında gittim geldim. Hikaye çok akıcı ve merak uyandırıcı olmasına rağmen zaman zaman durgun ve kopukluklara sahipti. Çok büyük bir merakla ilerlerken gerçekleşen bu kopukluklar biraz okuma hevesimi kırdı. Gerilimi çok had safhada değildi. Daha çok psikolojik unsurlar ön plandaydı.
Ana karakterler Anna ve Tony büyük bir aşkla evlenirler. Anna bir süre sonra takıntılı bir şekilde çocuk sahibi olmak ister. Hamile kalıncada büyük bir heyecanla bebeklerini beklerler. Ancak doğum sonrası Anna'nın beklediğinden çok farklı gelişir. Hiç uyumayan bir bebekle yalnız kalmak, emzirme sırasında canının yanması gibi her annenin keyifle göze aldığı değişime ayak uyduramaz.
Okuduğu kitaplara göre her şey normal seyrinde gelişmektedir. Öyle ki Anna kötü bir anne olmamak adına yardım almayı reddeder. (Bu kısımda toplum baskısının ne kadar feci sonuçları olabileceğini düşünmeden edemedim. Herkes çocuklarına mükemmel anne olamayabilir ancak bunu kabul etmek ve yardım istemek çok zor olmamalı) Tony ise yoğun iş temposu arasında her ne kadar durumu fark etse de Anna'nın telkinlerine inanır. Ta ki bir gün annesinin evde eşi ve çocuğunu bulamadığı haberini alana kadar.
Telaşa kapılması aslında sorunun farkında olduğu anlamına geliyor ancak okurken her iki taraf açısından da objektif bakmaya çalıştım. Olaylar korkunç bir şekilde son buluyor. Sonrasında her iki ailede toparlanamıyor.
Yazar çocuk psikiyatristiymiş. Doğum sonrası depresyonu en korkunç hali işlemiş. Ancak dediğim gibi bir tık bir şey duyguları hissetmekten alıkoydu beni. Ama sebebini bulamadım. Buna rağmen çok iyi bir kitaptı.
Size nasıl ulaşabiliriz acaba? :)
YanıtlaSilYasin Bey Selamlar, aklimintavanarasi@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Sil