Onu Özgür Bırak - Dawn Barker
Puanım 5/4
Çaresiz ve kafası karışık Zoe, kışın ortasında göğsüne bastırdığı küçücük bir bebekle Rottnest Adası'na giden bir feribota binmişti.
Kocasının onu bulacağından ya da kız kardeşinin polisleri arayacağından delicesine korkuyordu.
Yıllar sonra aynı adada, Louise adında baygın ve yalnız bir genç kız bulundu.
Acil müdahaleden sonra iyileşip evine dönen genç kız, anne ve babasının geçmiş ve yaptıkları seçimler hakkındaki konuşmalarına kulak misafiri oldu. Yavaş yavaş gün yüzüne çıkan sırlarından zarar görecek tek aile onunki değildi ve Louise, bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.
Onu Özgür Bırak, aile, sırlar ve sevginin doğurduğu zorluklar üzerine duygu yüklü bir hikâye. Okumayı bitirdikten sonra bile, 'Ben olsam ne yapardım?' diye düşünmeye devam edeceksiniz.
***"Son satırına kadar sizi etkisi altında tutacak bir aile draması."-Adelaide Advertiser-
"Barker'ın ikinci romanı, annelik, sırlar ve yalanlar üzerine güçlü bir keşif."-Who Weekly-
"Barker, sempati duyulacak zıt karakterler yaratmış ve olaylara hangi açıdan bakacakları kararını okura bırakmış." -Good Reading-
"Onu Özgür Bırak, taşıyıcı annelik deneyiminde bir araya gelmiş iki ailenin dinamikleri üzerine yazılmış yürek burkan bir hikâye." -West Austrilian-
Kitabı okuyalı bir hafta geçmiş olmasına rağmen ne yazacağımı bir türlü toparlayamadım. Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Taşıyıcı gebelik ve aile ilişkileri üzerine kurgulanmış çok güzel bir konusu var. Sanırım yazarın kalemine artık alıştım duyguları işleyiş biçimi bu sefer beni rahatsız etmedi.
Hikaye 3 farklı karakter tarafından anlatılıyor ancak aksi olsaydı tek kişinin bakışına göre yargılardık. Böyle olması olaylara ve duygulara hakimiyeti arttırmış. Zoe ve Nadya iki üvey kardeş olarak yetişmiş ancak birbirlerine çok bağlılar. Zoe küçüklüğünden beri yaşadığı bir hastalık dolayısıyla hep düşük yapmış olan bir genç kadın. Nadia ise, 3 sağlıklı çocuğu ve kocası ile yaşamakta..
Her ikisininde kendine göre ailevi sorunları var. Ancak Zoe, rahatsızlığı sonucu menopoza girince anne olamayacağından dolayı depresyona giriyor. Evliliği de sarsılıyor. Bu arada her iki ailede kendince sorunları olsa da mutlu evlilikler yaşıyorlar. Nadia, kendi durumuna şükrederken kardeşi için taşıyıcı annelik yapabileceğine karar veriyor. 9 ay hamile kalırım sonra bebeğin teyzesi olurum fikri çok mantıklı geliyor.
Her iki eş bu duruma karşı gelse de anneleri ikna edemiyor ve bir şekilde 4 yıl süren yasal ve biyolojik savaşın sonunda bebek yola çıkıyor. Doğum öncesi Nadia'nın kabusları ortaya çıkıyor. Sonunda kendi bebeği olduğunu hissediyor. Bebeğin doğumundan bir süre sonra gelişen olaylar sonucu aralarında yasal bir savaş başlıyor.
Ben Zoe karakterini çok sevdim. Nadia'yı da sevdim ancak biraz kızdım sanırım. Başından beri tüm yaptığı seçimlerin sonucunda kendisini felakete sürükledi. Louise ise, bu kadar sevgi arasında yetişmesine rağmen nasıl böyle sorunlu bir kız olabildi anlam veremedim. Aile ilişkilerini ve duygusal gelgitleri okumak çok güzeldi ancak bir yerde tam oturmayan bir nokta vardı. Onu bir türlü bulamıyorum.
Son olarak yazar Lou'nun tarafından yazarken birlikte yaşadığı aileyi sonuna kadar söylemiyor ve tahminlerde bulunuyorsunuz. Burada başlarda bir karışıklık oluşmuş ve yanlış bilgi ile yönlendirmiş. Spoiler vermeden devamını açıklayamasam da.. Bu gibi basit görünen hatalar kafamda soru işaretleri oluştursa da güzel ve keyifli bir kitap..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder