Tutku Oyunları - Aleatha Romig
Puanım 5/4
Aşk, günahlarla yoğrulmuş bir oyunu bozabilir mi?Claire Nichols, kusursuz hayatların, büyülü masalların ardında en kötü kâbusların yaşanabileceğinden habersizdi. Ta ki onunla tanışana kadar; Anthony Rawlings. Zorba, acımasız, gözü kara. Fakat aynı zamanda zengin, kibar, güçlü ve nefesleri kesecek kadar yakışıklı.
Parıltılı yaşamların gürültüsünden uzak, sıradan bir barmen olan Claire, onun tatlı tuzağına düştüğünde ise artık her şey için çok geçti. Nefretin bile çekici geldiği bu dünyada, tutku ve şehvet dolu bir oyunun en önemli parçasıydı artık.
Bu oyunun sınırları yok ama kuralları var. Hayatta kalmaksa ancak kurallarla mümkün. "Kimse onun kurallarının sonuçlarından kaçamaz."
-Alfred A. Montapert-
Erotik Romans türünde görünen bu kitabın kesinlikle erotik romans ile alakası yok. Türevlerinden çok farklı, gerçek kötülüğü görebileceğiniz, nasıl bir ruh hali ile yazıldığı hakkında bolca düşündüren bir kurgu.. Kitabın ilk sayfasında da belirtildiği gibi; Yoğun fiziksel ve psikolojik şiddet, tecavüz, kaçırılma ve erotizm içerir. Bu konuları okumaya katlanamıyor ya da sevmiyorsanız kesinlikle uzak durmalısınız. Her ne kadar hikaye de çok fazla detay verilmeyip sadece ne olduğunu anlamanıza yetecek kadarı yazılmış olsa da ağır bir konusu var.
Gelelim konusuna, eh spoiler vermeden anlatılması çok mümkün olmasa da deneyeceğim. Klasik sevdiğimiz erotik romansların aksine gerçek kötü ve değişmeye niyeti olmayan erkek karakterle karşı karşıyayız. Öyle ki ondan gerçekten nefret ediyorum.
Anthony, çok zengin, karizmatik. yardımsever, yakışlıklı, kısacası basına göre mükemmel olan bir bekar.. Ancak onun bilinmeyen yüzü bunun tam tersi. Claire, sıradan bir barmaid iken Anthony ile tanışıyor. Bir kaç gün sonra ise kendisini bilmediği bir şehirde, hiçliğin ortasında bir malikanede, kaçırılmış ve hizmet ederken buluyor. Her ne kadar, güçlü bir karaktere sahip olsa da bir süre sonra hayatta kalmanın bu nefret ettiği kişi ile uzlaşmaktan geçtiğini anlıyor.
Sıradan bir psikopat zengin erkek katliamı gibi görünse de aslında kitabın sonlarına doğru, Claire'in sıradan bir kurban olmadığı anlaşılıyor. Kitabı okurken bir kısmından (psikolik ve fiziksel şiddet kısmı) nefret ettim. Ancak yazarın kalemi o kadar akıcı ve hikayenin sıralaması öyle doğru ki bırakamadım. Sonlara doğru ise yazarın kurgusuna hayran kaldım. Olay bambaşka boyutlara geldi. Şu an okumakta olduğum ikinci kitabında yorumunu en kısa zamanda gireceğim.
Sonrası ağır spoiler içerir.
Kitabı okumadıysanız ve okuyacaksanız devamını okumamanızı tavsiye ederim.
Hikaye Stockholm sendromunu anlatıyor. Tüm yaşadıklarından sonra aşık olması kabul edilemez. Memnun etme çabası, kendini kaybetmesi ve her ne isterse kabul etmesi beni çok sinirlendirdi. Ancak psikolojik olarak Öğrenilmiş Çaresizlik denen bir konu var. Çokta yargılayamadım. Her ufak baş kaldırının ağır bir cezasının olması, ablasını aramak için izin istemesi ya da bahçeye çıkmak için,.. Yaşadıklarının en hafifi olmasına rağmen sanırım en ağır geleniydi. Gerçekte bu kadar kötü insanların olma ihtimali beni çok korkuttu.
Birde kendi aile ilişkilerime şükrettim. Çevremde ki kimse benim mail atarak ortadan kaybolmamı kabul etmez. Bir insanın ortadan kaybolmasının fark edilmemesi çok acı.. Bu stockholm sendromu acaba yakışıklı ve zengin olmasa da gerçekleşir miydi acaba diye de çok düşündüm. Yani çirkin ve çulsuz bir adam tarafından kaçırılsan uyum sağlamaya çalışır mısın? Sanmıyorum!!!
Seri 5 ana kitap ve 3 ara kitaptan oluşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder