2016/03/02

Köle Kitap Yorumu



Köle - Işıl Parlakyıldız
Puanım 5/3
Kudretli bir prensin bir köleye duyduğu tutku... Bir kölenin efendisine olan aşkı...

Veliaht Prens Edward, yatağını nice kadınlar süslerken, aradığı tutkuyu kölesinin gözlerinde bulduğunda âşık olabileceğini hiç düşünmemişti. Aslında Prens Edward'ın aklını kurcalayan sorunun yanıtı gayet basitti: İkisi de sadece bedenlerinde özgürdüler. Ne Edward bir prensti ne de Jaymie bir köle... Dudakları, gözleri, elleri özgürce konuşuyordu. Sevişmeleri, birbirlerine haykıramadıkları, söylemek isteyip susmak zorunda kaldıkları cümlelerdi.

Her istediğini elde etmiş bencil bir prens, bir kölenin aşkıyla baş edebilecek mi? Aşkları için geleneklere karşı savaşırken engelleri aşabilecekler mi? Kaybedişi, intikamı ve pişmanlığı yaşarken sevgileri yeniden doğru yolu bulabilecek mi? Şehvetin, masumiyetin ve acının derinlerinde; aşkın her hâlini anlatan bir hikâye...

Nedendir bilinmez ama yerli yazarları okurken sıkıntı yaşıyorum. Gerçi bu denk geldiğim kitaplar ve yazarlarla da ilgili olabilir. O yüzden çok tercih etmiyorum. Bu kitabın beğeneni o kadar çoktu ki denemek istedim. Ayrıca prenslerin, sarayların olduğu coğrafyalarda ki aşk hikayelerini şimdiye kadar çok beğendim. 

Bu kitaba başladığımda beklediğim son şey bir distopyaydı. Yazar, okunanlar üzerinden kurguladığı aşk hikayesini distopyaya uyarlamış. Başka var mıdır bilmiyorum ama benim bir yerli yazarda ilk okuduğum distopya çalışmasıydı. Bu açıdan değerlendirirsem tutarsızlıklar çok olmasına rağmen fena değildi. 

Hikaye büyük felaket sonrası Amerika'da geçiyor. Her ülke kendi içinde Amerika'ya biat etmiş, kendi yönetimleri olsa da esas güç Amerikan Kraliyeti.. Şimdi dünyada felaket olsa insanların kraliyet sistemine geri döneceğini düşünemiyorum. Bu yüzden ana mekanımız Amerika Sarayı ve karakterimiz Prens Edward çok yoğun bir hayal gücü gerektiriyor. Zaten kitap aşk üzerine olduğundan her ne kadar politik konulara değinse de çok önemli değil bu boşluklar diyebilirsiniz. Şahsen ben öyle yaptım.

Prens Edward, dünyayı yönetmeye hazırlanan, çok güçlü, kesinlikle karakterli, kızların gözdesi ve tabii ki çok yakışıklı bir erkek. Kitabın uzun bir kısmında oluşan karaktere bayıldım. Her ne kadar kendince şımarık ve her istediğini elde etmeye alışık olduğundan dolayı aşırı tepkileri olsa da, ee modern prens karakterleri Christian'ları vs okuduğumuzda yadırgamadığımızdan dolayı bunda da yadırgamadım. Adam sonuçta dünyayı yönetiyor ne olmuş sofrayı devirdiyse yada aşkı için savaşırken aşırı kaçmışsa dedim.

Bundan sonrası spoiler içerir.

Jaymie ise ailesi öldükten sonra, büyükannesinin yanına saraya gelmiş hizmetçi bir kız.. Annesinin laneti olan güzelliğini aynen almış olan Jaymie kızkardeşi ve kendisinin özgür kalabilmesi için üniversiteye hazırlanıyor. Güzelliğini saklamak içinde kendini şişman tulumların altına gizliyor. Prens'in özel hizmetçisi olduğundan dolayı, her huyunu, zevkini ve yaşamının tüm detaylarını bilip, özel hayatının tüm detaylarını programlıyor. Aralarında saygılı bir ilişki mevcut..

Buraya kadar her şey çok güzel. Tabii ki kötü kalpli kraliçe olmasa olmazdı ki kurguda mevcut. Prens Edward'ın suçlanması için bir gece ona bir cariye gönderiyor. Bu cariye Jaymie'nin 15 yaşında ki kız kardeşi.. Kraliçe'ye hayır diyemeyen Jaymie, kardeşi yerine kendi geçiyor ve bundan kimsenin haberinin olmayacağını düşünüyor. Kraliçe'nin şikayeti sonrası, Prens'in kiminle olduğu araştırılıyor ve Jaymie kendisini nasıl değiştirdiğini anlatıyor. 

Aşk ve ana hikayemiz bu şekilde başlıyor. Bundan sonra bir süre her şey peri masalı gibi gidiyor. Jaymie, kendisinin prense layık olmadığını onun sadece kölesi olabileceğini söylüyor. Aşkına karşılık alamayan Edward, hırçınlaştıkça bir şeyleri deviriyor ve kıza baskı yapıyor. Öyle ya da böyle ilk 400 sayfayı çok sevdim ve su gibi aktı gitti. 

Yazarı kesinlikle tebrik etmek gerekir derken, Jaymie'nin saraydan kaçması ve bulunması sonrası Edward'ın dönüştüğü karakter inanılmaz. Yok artık buda olamaz derken, kıza yaptığı eziyetlerin artması.. Kesinlikle nefret ettim. En sonunda affedilmesi ise kabul edilemez.

Sonuçta çift karakterli, şımarık, her istediğini elde eden bir prensin aşkı da malı gibi görmesi ve kullanmak istemesi şaşırtıcı mı bilmem ama ben kadın karakterin pasifliğinden tiksindim. Prense aşık olabilir ama kabul etmeliyiz ki bir erkek o kadar güçlü ve zengin olmasa kurguda bile kimse yaptıklarını hoş görmez.. 

''Mutlu musun?'' dedi Edward. Jaymie ne diyeceğini bilemedi. Mantığı evet demesini söylerken yanıldığını anlaması uzun sürmedi.
''Evet.'' dediği anda Edward elindeki bilgisayarı fırlattı ve bilgisayar duvarda parçalandı..
''Mutlu olmanı istemiyorum.'' ... '' Canım yanıyor. Sen mutluyken canım yanıyor.''

Toplamda 744 sayfa olan kitap fazla uzatılmış. Bazı yerleri hiç olmayabilirdi. Sonuçta, iyi düşünülmüş bir kurgudan ortalama bir hikaye çıkmış. Ancak yarattığı duygusal kurgu o kadar başarılı ki ne kadar kızsam da okurken elimden bırakmadım ve çok kısa bir sürede okudum. Yazım dilide biraz devrikti. Daha akıcı olabilirdi.

İkinci kitabını da yazacakmış yazar. Ana karakterleri bu sefer çocukları olacak. Muhtemelen okurum ama kitabı bitireli aylar olmasına rağmen bazen sahnelerin etkisinden hala çıkamadım.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;