2015/12/26

Tersyüz - Amy Harmon


Tersyüz - Amy Harmon
Puanım 5/4
Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. 
Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… 

Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... 

Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının,sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi. Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... 

Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...
"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak." 
-A Love Affair With Books -

"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-

"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-

"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü." -Tuğçe'nin Kitaplığı-


Spoiler içerir..
Gerçekten çok fazla kitap okuyorum. Bu kitap için biraz geç kalmışım sanırım. Ben yazarı 'Bir Başka Mavi' ile tanıdım. Ama okuduğum yorumların hepsi bu kitabın çok iyi olduğu yönünde olduğundan onu da hemen okudum. Beklentim oldukça fazlaydı ve hayal kırıklığı diyecek boyutta olmasa da beni çok etkileyen bir  kitap olmadı. Kitabı okurken aklımda sürekli deli sorular dolaştı.Şöyle ki;
Liseden mezun olan 5 çocuk ki bunlar gelecekleri parlak, okulun güreş takımı, bazıları burs almış, biri baba olacak, yani hayatlarında her şeyi yapabilecek durumdalar.. Ama bu çocuklara bir kişide çıkıp demedi ki ne işiniz var sizin Irak'ta, bu savaş bizim coğrafyamızda bile değil. Amerika'ya hizmet etmek için savaşmanız gerekmiyor. 
11 Eylül sonrası okul okul gezip gençlere askerliği özendiriyorlar ve bizim Güzel Çirkinimiz buna kanıyor. Bir de üstüne yalnız gitmek istemediği için diğer 4 arkadaşını da ikna ediyor. Ambrose savaştan yüzünde büyük bir yara ve bir gözü ile kulağını kaybedip dönüyor. İyi ki bir 11 Eylül olmuş haklarını yemeyelim pazarlamasını çok iyi yapıyor Amerika'lılar. Filmler,kitaplar trajediler.. Bizler bu konuda zayıfız. Felaketlerimizi olmamış kabul ediyoruz.
Bir de kızımız var ki Fern daha küçükken annesinin hakkında konuşmasını duyuyor ve güzel olmadığını öğreniyor. Ancak çirkinde değil sadece sıradan bir kız özellikle gelişme çağında ancak kitabın ilk 100 sayfasında sürekli güzel olmadığını söylüyor. Hep alt vurgu ben çirkinim, güzel bir yüzüm olmadığı için.. Ne var yani diş sorunu tellerle çözülmüş, saçları da kızılmış ee bu çirkin olduğu anlamına mı geliyor. Ayrıca o kadar merhametli, kocaman kalbi olan bir kız ki.. Zaten kasabanın rahibinin çok istediği ancak geç elde ettiği tek çocuğu.. Birde yeğeni Bailey var, Fern'in kuzeni ve okul koçunun oğlu.. Yaşadığı hayatı doldurmaya çalışan ve her günü sayılı olan bir çocuk.. Ölüm ens
Fern'in 16 yaşında yazdığı bir yazının alıntı için tam sırası sanırım.

''Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?

Yürüyemeyen bacaklar, göremeyen gözler yaratır mı?
Başındaki saçları serseri bir isyankarlık içinde ayaklanana kadar dalgalandırır mı?
Sağır bir adamı daha da bağımlı yapmak için kulaklarını kapatır mı?
Görünüşüm bir tesadüf mü, yoksa sadece kaderin bir cilvesi mi?
Beni böyle o yarattığına göre, nefret ettiğim şeyler için O'nu suçlamam uygun düşer mi?
Her aynaya baktığımda daha da kötüleşen kusurlar için,
İçimde fark ettiğim kötülük için, tiksinti ve korku için,
Bizi anlayamadığım bir neden yüzünden, kendi zevki için mi şekillendirir?
Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?''

Bir de yine kafama takılan bir diğer konu ne kadar seviyor olursan ol, bir erkek senin farkına kendi yüzünün yarısı yok olduğunda varıyorsa ne hissedersin. Gerçi biz kitabı ikisinin ağzından da okuduğumuz için savaşa gitmeden de Fern'den hoşlandığını biliyoruz.


Şimdi bu konuları geride bırakır ve sorgulamadan okursak kitabı sevdim. Duygu yansıtmaları çok başarılı olmuş ancak dediğim gibi kurgu beni düşündürdü. En sevdiğim karakter
 Bailey , Fern'in kuzeni ve okul koçunun oğlu.. Yaşadığı hayatı doldurmaya çalışan ve her günü sayılı olan bir çocuk.. Ölüm ensesindeyken bununla barışmak zorunda olan ve her anını müthiş bir zevkle yaşamaya çalışan.. Kitapta sık sık okuduğum gibi büyük lütuf.. Fern'i de sevdim hatta Ambrose'u da farklı bir hikayeleri olsa yada daha tutarlı anlatılsa daha da çok severdim. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Online Okuyucular;