Böğürtlen Kışı - Sarah Jio
Puanım 5/5
"Canım Daniel'ım,
Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."
Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.
Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…
Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.
Yine çok severek okuduğum, ardı ardına sayfaları çevirdiğim harika bir Sarah Jio romanı.. Yazarı okuyanlar tarzını bilir. Eğer henüz okumadıysanız, tavsiyem kitaplarını arka arkaya okumayın, arada özleme zamanı bırakın.
Böğürtlen Kışı, mevsimi olmadığı halde bastıran kış anlamına geliyormuş. Hikayenin anlatıcı ana karakteri Claire, prestijli bir gazetede muhabir. Sabah koşusu esnasında bebeğini kaybetmesi yüzünden eşi ile arası açılan ve büyük bir depresyon yaşayan Claire, bir sabah Mayıs ayında bastıran kar ile yüzleşince, bu olay hakkında yazmaya karar veriyor ve arşivde aynı olayın daha önce 1933 yılında gerçekleştiğini buluyor.
Ama sadece bulduğu bu değil. Haberlere göre o zaman kaybolmuş olan 4 yaşında bir çocuk vardır. Bu hikayenin üzerine gittikçe, olayın çözülmediğini fark ediyor ve çözmek için araştırmalarına başlıyor. Kitabın arka sayfasında bulunan mektup ise çocuğunu kaybeden Vera'nın oğluna yazdığı mektup..
Kendisi fakir bir işçi olan Vera, bir gün ev arkadaşının ısrarı ile çalıştığı otelde ki bir baloya katılır ve otelin sahibinin oğlundan ne kadar kaçsa da, aşktan kaçamaz. Onun fakir olmasını önemsemeyen Charles ile evleneceğini düşünürken, ailesinin onu kabul etmemesi ve oğullarını miraslarından men edecekleri korkusu ile ondan ayrılan Vera hamiledir.
Oğlunu tek başına büyütürken otelde gece vardiyasında çalışan ve gece onu evde yalnız bırakmak zorunda kalan Vera, Böğürtlen Kışı'nın bastırdığı sabah eve geldiğinde oğlunu bulamaz. Fakir kesimde oturmasının da etkisi ile polisler, çocuğun kaçırıldığına inanmak istemez ya da işbirliği yaparlar.. Bir şekilde bir daha oğlundan haber alamayan Vera'nın yürek burkan hikayesini çözmeye çalışan ve kendisi de bebeğini yeni kaybeden Claire için bu hikaye kendi hikayesi ile birleşir.
Hiç umulmadık şekilde iki hikayeyinin birleşmesi ve her iki hikayede ki karakterlerin samimiyeti ile müthiş bir Sarah Jio klasiğidir.
Alıntılar
''Hangisi daha zor, bilmiyorum,'' dedim. ''Birini aniden kaybetmek mi, yoksa onu yavaş yavaş, günden güne kaybetmek mi?''
''Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı tek kelime ile nasıl dile getirirsiniz?''
''Çoğu insanın sandığının aksine gerçek arkadaş, sen zor bir dönemden geçerken yanında koşan değildir. Bunu herkes yapar. Gerçek arkadaş kendisi mutlu değilken senin mutlu olmana sevinen, hatta mutluluğunu kutlayan kişidir.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder