Kızıl Kraliçe - Viktoria Aveyard
Puanım 5/5
''Kızıl bir şafak gibi yükseleceğiz.''
''Kızıl bir şafak gibi yükseleceğiz.''
İnsanların Kana Göre Sınıflara Ayrıldığı, Bir Düzen… Büyülü, Tanrısal Yetenekleriyle Diğerlerine Hükmeden Gümüşler, Onların Gölgesinde Hayatta Kalmaya Çalışan, Sıradan Kızıllar… İktidar Tehlikeli Bir Oyundur. Peki, Kazanmak İçin Ne Kadar Kan Kaybetmek Gerekir? Kanla Bölünmüş Bir Dünyada, Kazananı Belirsiz Bir Varoluş Mücadelesi…
Mare Barrow'un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir.
Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar'ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır. Yalanlar üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare'nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.
"Romantizm ve devrimin çarpıştığı, iktidar ve adaletin düelloya çıktığı, içinizi yakacak, hayal gücünüzü ateşleyecek bir macera." -USA Today-
"Aveyard, muhteşem bir evren yaratmış. Irk eşitsizliği, refahın adaletsiz dağılımı, çevre kirliliği, savaşlar, siyasi yozlaşma ve medyanın ürkütücü gücü gibi sorunları yansıtan bu evrenin içine çekileceksiniz." -VOYA-
"İstikrarsız bir dünyada, güçlü bir başkahraman." -Booklist-
Taze taze bitirmiş olduğum ve ikinci kitabı henüz yeni çıktığı için Tr çevirisinin ufukta henüz maalesef görünmediği çok keyif aldığım harika bir kitap.. Özellikle distopya seven okuyucuların kesinlikle çok seveceklerini düşünüyorum.
Konusuna gelince insanların kanları ile ikiye ayrıldığı bir fantastik dünya kurgulamış yazar. Kızıl kana sahip yani mutasyon geçirmemiş ve hiç bir özelliği olmayan Kızıllar ve Gümüş kana sahip belirsiz mutasyonlar sonucu çeşitli güçleri gelişmiş (su, ateş, toprak, gibi element kontrollerinin yanı sıra zihin bloke yada güçlü kol gibi fiziksel üstünlükler vb.) Gümüşler..
Gümüşler kesin bir varlık içinde yaşarken, Kızıllar hiç bir şeye sahip olmadıkları gibi yaşam hakları da neredeyse yok. Mare Barrow, kralın yaz sarayına çok yakın bir kasabada yaşayan üç abisini mecburi hizmet için askere yollamış, 18 yaşına çok az süre kaldığı ve bir işi olmadığı için kendisi de savaşa katılmak zorunda olan bir genç kız..
Bir akşam tesadüf üzeri soymaya çalıştığı soylunun (Prens Cal) yardımı sayesinde sarayda hizmetçi olarak işe alınır ancak orada herkesin gözü önünde özel güçleri olduğu ortaya çıkar. Öldürülmeyi beklerken bir peri masalı gibi kendini prenses olarak bulan Mare için hayat bundan sonra dikenler üzerinde yaşayacağı bir kabusa dönüşür.
Bir akşam tesadüf üzeri soymaya çalıştığı soylunun (Prens Cal) yardımı sayesinde sarayda hizmetçi olarak işe alınır ancak orada herkesin gözü önünde özel güçleri olduğu ortaya çıkar. Öldürülmeyi beklerken bir peri masalı gibi kendini prenses olarak bulan Mare için hayat bundan sonra dikenler üzerinde yaşayacağı bir kabusa dönüşür.
Artık vermesi gereken karar Kral'a itaat ile kendi halkına sadakati arasında seçim yapmasıdır. Ancak tehlikede olan sadece kendi hayatı da değildir. Nişanlısı ikinci Prens Maven ile varis Cal arasında kalan, birinden nefret edip diğerini sevmeye dönen duygu ve olaylar karmaşasında kime güvenmelidir?
İki gümüş prens, kral, kraliçe, sıradan bir kız ve Kızıl Şafak Muhafızları arasında başlayan bu ölüm dansını kim kazanacak? Herkesin herkese ihanet edebildiği bu sarayda, aşka ne kadar güvenilebilir? Gümüşler gerçekten korkunç canavarlar mı yoksa onlarda kızıllar gibi duyguları olan insanlar mı? Eee okuyunca kararı kendiniz verirsiniz..
Kızıllara konuşma yapıp Kral'ın ve onun Gümüşlerinin ne kadar asil, ne kadar yüce gönüllü ve ne kadar haklı olduklarını anlatabilirsin.
İnsanları, zincirlerine geri dönmeye ikna edebilirsin. Hatta Kral'ı sorgulayan ve şüpheleri olan Gümüşler bile, sana inanabilir. Ve dünya şimdi olduğu gibi kalır.
"Bir keresinde bize inandığını söylemiştin. Özgürlüğe. Eşit olduğumuza.
Tek bir sözünle bunu gerçek yapabilirsin. Bir savaş olmayacak. Hiç kimse ölmeyecek.''
"Tüm Gümüşlerin kötü olduğunu düşünmek, tüm Kızılların değersiz olduğunu düşünmek kadar yanlıştır.''
"Benim halkımın seninkine yaptıkları, insanlığın en aşağı seviyesinde bir hatadır.
Sadece bizden farklı olduğunuzu düşündüğümüz için, sizi güç ve ölüm dolu bir çemberin içine hapsetmek.. Bu doğru değil. Ve tarih okuyan herhangi bir öğrenci bile sana bunun kötü bir biçimde sona ereceğini söyleyebilir.''
"Yeni şafağı karşıla Cal. Benimle birlikte. Bizimle birlikte."
“Şafağınla birlikte kaç kişiyi öldürdün? Kaç çocuğu, kaç masum insanı?" Eli gittikçe ısındı, neredeyse tenimi yakacaktı. ''Kaç insana ihanet ettin?''
Bunların hiçbirini anlamıyorum. Buraya ait değilim. Julian haklıydı. Bu benim anlamadığım bir oyun. Nasıl oynanacağını bilmediğim bir oyun.
Mesele bundan ibaret. Kıskançlık. Rekabet. Hepsi, gölgenin, alevi yenebilmesi için.
"Öldürülmüş bir kral, hain bir prens. Çok fazla kan"
Seri dört kitap olarak düşünülüyor. İkinci kitabı ''Glass Sword''.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder