Kızıl Yükseliş Kitap Yorumu

Kızıl Yükseliş - Pierce Brown

Puanım 5/5

Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. Ben zincirleri kıracak çekicim. Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum. Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez. Gelecekte, renk kodlarına göre sınıflara ayrılmış Toplum'un en alt sınıfını Kızıllar oluşturmaktadır. Diğer bütün Kızıllar gibi Darrow da, Mars'ı yeni nesiller için yaşanılır bir gezegen haline getirdikleri inancıyla günlerini madenlerde çalışarak geçirmektedir. Üstelik bunu severek ve isteyerek yapmakta, kanı ve teriyle çocuklarına daha iyi bir dünya bırakacağına inanmaktadır.

Ancak Kızıllar kandırılmıştır. Darrow, halkının yozlaşmış yönetici sınıfın kölesinden başka bir şey olmadığını keşfettiğinde adalet özlemi ve kaybettiği aşkının anısıyla hırslanır. İnsanlığın yeni nesil Altın hükümdarlarının güç için mücadele ettiği efsanevi Enstitü'ye sızmak için her şeyden vazgeçer. Hayatı ve medeniyetin geleceği pahasına en başarılı ve en vahşi Altınlarla rekabet etmek zorunda kalacak olan Darrow'un düşmanlarını yenmek için artık yapmayacağı şey yoktur… Bu, onlardan birine dönüşmek anlamına gelse bile.

"Bir intikam, savaş ve güç mücadelesi…"      -Kirkus Reviews-

"Klasik bilim kurgu hayranları ve yeni distopik destanların coşkulu takipçileri bu müthiş kitabı mutlaka okumalı."        -Examiner.com-

"Pierce Brown, okurlarının zihninde yer edecek müthiş ve güçlü bir eser yaratmış."        -The Huffington Post-

"Heyecan ve hareket dolu, sinemaya aktarılmaya hazır bir hikâye." 
-Publishers Weekly-

Bu kitabın yorumları o kadar beklentimi yükseltmişti ki ikincisi çıkmadan okumak istemedim. Sonunda Altın Oğul'a da ulaştıktan nihayet Kızıl Yükseliş'i okuyabildim. Beklentilerimi kesinlikle karşılayan, çok başarılı bir kurgu olmuş. Kitabın ilk başında zorlandım, olayların nereye akacağını kestiremedim ve kesinlikle yeni kurulan bir gelecek olduğu için terimlerin çoğunu kabullenmem ve kafamda oturtmam biraz zaman aldı. Tüm bu çabaya da değdi.

Öncelikle hikaye için Açlık Oyunları, Sineklerin Tanrısı benzetmesi yapılmış. İkincisini okumadım ama Açlık Oyunlarını kurgu olarak andırsa da temelde çok farklı.. Ancak distopya türünde yazılan her hikaye Açlık Oyunlarına benzetilecek. Bundan kaçış olduğunu sanmıyorum.Genelde hikayelerde 16 yaşında insanların ana karakter olmasından haz etmem ama bu kitabı okurken ve Darrow yaşlı amcasından bahsederken (32 yaşında) ve yaşam koşulları göz önüne alındığında bizlerin 16 yaş grubundan çok olgun oldukları ortada.. 

Spoiler İçerir

Gelelim hikayemize kitap aslında üç ana bölümden oluşuyor denebilir. Darrow bir Kızıl, toplumun en alt seviyesinde bir karınca.. Ama kendi toplumunun en önemli görevlerinden birini yapıyor. Cehennem Dalgıcı.. 16 yaşında ve evli.. 

Karısı Eo'ya deli gibi aşık! Onun güvenliği, huzuru için yapamayacağı hiç bir şey yok. Yöneticilerin onları şartlandırdığı gibi, fedakarlıkları sayesinde insanlık için Mars'ı hazırladıklarını düşünüyor. Eo, Darrow'a aşık olduğunda onunla evlenebilmek için her fedakarlığı yapmış. Ancak o Darrow'dan önce kuralları çözüyor. 

Yönetici Altınların istediği herkesin bulunduğu yeri kabullenmesi ve itaat etmesi.. Darrow babasının küçük bir isyan hareketinde (şarkı söyleyip,dans etmek) asılmasının ardından kurallara bağlı kalmayı ilke edinmiş. Sahip oldukları tek şeyi, aileyi korumaya kendini adamış. 

Eo'nun keşfi üzerine bulunmamaları gereken bir yerde yakalandıklarında, kırbaçla cezalandırılıyorlar. Ancak Eo Darrow'un onu korumak için isyan hareketine girmeyi reddedeceğini biliyor ve yapabileceği tek şeyi yapıyor. Ölüm şarkısını söylüyor. Bunu takip eden olaylarda kendininde öldüğünü zanneden Darrow, Ares'in oğulları denen terörist! grup tarafından kurtarılıyor. İki seçeneği var. Karısı gibi ölü olabilir ya da teklifi kabul edip kendini bir Altına dönüştürür ve casus olarak aralarına sızar.

Evet bu ilk bölüm kesinlikle okuması en zor olan alandı. Sonrası aksiyon ve hareket halinde ilerliyor. İkinci bölümde dönüşüm için geçirdiği ameliyatlar varki, kendine ait her hücre ameliyatla değiştiriliyor. Tek bir kızıl kemiği bile kalmıyor.

Üçüncü bölüm ise enstitüye girişi ve okulda kitaplarla eğitim göreceğini zannederken, kendini bir Krallık savaşının ortasında bulması.. Bu bölümde yaptığı hatalar yüzünden Darrow karakterini çok sevdim.

Altınlarda, Pembelerden, Obisidyenlerden yani kendilerinden üstün olan her topluluktan nefret eden Darrow aralarına karıştıkça aslında ne kadar yanıldığını, Eşsizlerin tüm grupları nasıl saf dışı bırakabileceğini görüyor. Akademide Geçiş sürecinden nefret ettim. Cassius'un ise kendisi de aynı şeyi yapmışken onu suçlaması tam bir ikiyüzlülük.. Zaten en baştan onu sevmemiştim. Favori karakterim Sevro.. İkinci kitapta umarım daha çok bölümü vardır.

Kitabı okurken sürekli gözümün önünden film sahneleri aktı gitti. Eğer uyarlamayı başarabilirlerse muhteşem olur. Mars'ı nasıl canlandıracaklar merak ediyorum. Zira film hakları çoktan alınmış ve senaryoyu yazar kendisi yazıyormuş. Genelde senaristlerin mahvettiği filmlerden olmayacağı kesin..

Alıntılar

''Ölüm söylediğin kadar boş bir şey değil. Asıl boşluk, özgürlük olmadan yaşamaktır, Darrow. Boşluk; korku,kayıp ve ölüm korkusu tarafından zincire vurulmuş halde yaşamaktır.''

''Bu ölüm ve ağıt şarkısıydı; yasak olan, daha önce sadece bir kez duyduğum şarkıydı. Bunun için onu öldüreceklerdi.''

''Toplum'un sadece köleleri ile oyun oynadığını sanıyordum. Yanılmıştım. Julian sınavlarda benim kadar yüksek puan alamamıştı. Bu yüzden kurbanlık koyun muamelesi görmüştü.''

''Bizim Vahşet dönemimiz, başkentimiz Luna, Dünya'nın tiranlığına karşı geldiğinde ve kendini soylu DemoKrasi Yalanı'ndan, tüm insanlığın kardeş olduğu ve eşit yaratıldığı fikrinin zincirlerinden kurtardığında başladı.''

''Eşsiz Yaralılar, insanın, kötücül eylemlerini hayatı boyunca içinde taşıdığını biliyordu. Onlardan kaçılamazdı. Kişi hükmedecekse, onları taşımak zorundaydı.''

''Babamı terk ediyorum. Adımdan vazgeçiyorum. Bundan böyle kılıcınız olacağım. Nero au Augustus, kendimi sizin görkeminize adıyorum.''